MULTİ: ESİL VE UZEL (TEMSİLİ)
"Uzel git," diye fısıldadım. "Esil az önce telefon-"
"Abla! Uyuyor musun?!"
"Uzel git,hadi. Söz veriyorum sonra anlatacağım şimdi git. Lütfen." Duymuş muydu yani? Gökhan'ı ona söylemedim diye bana çok kızacaktı. Kahretsin böyle duymamalıydı! "Beni zor durumda bırakıyorsun," dedim kapıda anahtar sesi duyunca.
"Gidiyorum," diye fısıldadı. "Y-yukarı çık." Elimden tuttu ve çekmeye başladı. "Nereye?" Merdivenlerden düşmeden çıkmayı başardığımda kapının açılma sesini duydum. Uzel ile benim odaya girip yavaşça kapıyı kapattım. "Yatağa gir. Yoksa üzerini açıklayamazsın. Ha birde unutmadan beraber film izledik, tamam mı?"
Kafamı salladım. Kalbim çok hızlı atıyordu. "Git hadi lütfen." Pencereden çıktığını görünce hızlıca pencereyi kapayıp yorganın altına girdim. Yorganı başıma kadar çeker çekmez kapım hızla açıldı. "Abla!"
"Oğlum,ablan uyuyor işte. Gürültü etme de uyusun kız." Adım sesleri dibimde durduğunda heyecandan ölecek gibiydim. Biri üzerimi açtı. Usulca gözlerimi araladım. Arada birde uykulu uykulu mırıldanıyordum. "Anne," dedim uykudan(!) kırılmış sesimle. "Ne zaman geldiniz?"
"Şimdi geldik Esil de…Uzel nerede?"
"Beraber film izledik sonra o gitti."
"Evine gelmedi. Çok oldu mu çıkalı?" diye araya girdi babamın sesi. ''Eve gitmeyeceğini söylemişti zaten." Babamın sesi kesilirken bu seferde Kaan konuştu. "Abla sen iyi misin? Yüzün gözün kıpkırmızı." Ona cevap vermedim. Odadan herkes çıkınca anneme Hale konusunu açsam mı?
"İyi geceler bebeğim," dedi annem yanaklarından öpüp çıktı. Hemen pijamalarımı üzerime geçirip artık odaya kimsenin gelmemesini umarak ışığı söndürdüm. Gözlerimi kapatır kaplatmaz bugün olanlar geldi gözümün önüne.
Önce onu deli gibi öpmem sonra ise Hale'nin ablam olduğunu öğrenmem. Ve en sonra Gökhan'ın öldüğünü öğrenmem. Bugün gerçekten fazla atraksiyonlu geçmişti. Yarın ilk iş Gökhan'ın başına ne geldiğini Çisel'den öğrenecektim.
Sonrada bunu Uzel'e açıklayacaktım. Umarım... Penceremin tıklandığını işitince irkildim. Ama perdenin arkasından gördüğüm siyah silüet beni rahatlatmıştı. Pencereyi açıp Uzel'in içeri girmesini bekledim. "Gitmedin mi sen?"
"Gidemedim."
"Niye ki?"
"Seninle uyumak istiyorum. Bir buçuk ayın ardından." Yutkundum. "Sen iyi alıştın benimle uyumaya," diye fısıldadım. "Sende alışsan iyi edersin. Çünkü hep birlikte uyuyacağız." Elimden tutup yatağa doğru çekti beni. "İtirazın mı var?"
Neredeyse üzerine düşecektim buna boştaki elimi kullanarak engel oldum ve yanına uzandım. "Cevap yok. Bunu 'itirazım yok Uzel'cim. Sen ne dersen o.' olarak kabul ediyorum bilmiş ol." Göğsüne vurdum. "Pislik misin ya?"
"O güzel ağzına o kelime yakıştı mı hiç? Oysa daha yarım saat önce-"
"Tamam,sus!" Kahkaha attı ama sonra hemen sesini kıstı. Yine de kıkırtısını duyabiliyordum. "Sadece öpüştük Esil. Sevişmişiz gibi davranma." Bu sefer kızarıklığım karşısında karanlığın bile hafif kaldığını düşünüp göğsüne gömdüm yüzümü.
"Sıcaklığın tenimi kavuruyor Esil. Nasıl utanmak bu?" Sarıldı bana. "Şu bir buçuk ayın hesabını sormak lazımdıda senden… hadi neyse."
"Özür dilerim."
"Özür dilemek yerine bana bir daha bu kadar uzun süre ayrı kalmayacağımıza dair söz versen daha iyi olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Teen Fiction*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...