Uzel aşağı ineli yarım saati geçmişti. Annem gelecek diye ödüm kopuyordu. Tam yataktan kalkmaya niyetlenmişken Uzel odaya girdi. Elinde kırmızı bir sıcak su torbası ve kahve vardı. Bu ikinci kahvem olacaktı ama bugün.
"Sen...bu durumlarda sıcak su torbası kullanıldığını nereden biliyorsun?"
"Çok soru sorma." Zar zor doğruldum o bana yaklaşırken. Sırtımı yatak başlığına yasladım. Sıcak su torbasını karnımın üzerine koyup boştaki eliyledi elimi başparmağıyla okşamaya başladı. "Ağrı kesici olsaydı aslında iyi olurdu." İç çekti.
"Ağrı kesici bu tür durumlarda pek tavsiye edilmez," dedi bilmiş bir tavırla. Kirpiklerim şaşkınlığımı belli edercesine titreşti."Cidden? Sen bunca şeyi nereden biliyorsun?" Bunları bilmesi şaşırtıcı derecedeydi benim için. Komodine koyduğu kahveyi aldı.
Elinden alacaktımki elimi bırakmadı."Gerek yok," dedim itiraz ederek ve birazda içten içe kendime kızarak. İç sesimi duymuş gibi bir süre yüzümü inceledi. Usulca dudaklarıma değdirdi sıcacık fincanı,bir yudum alabildim sadece.
Onun elinden içmek, sevmediğim şu kahveye bile tat katmıştı.
"Kahve işe yarayacaktır. Doğal ağrı kesici bu işte." Her cümlesinde şaşkınlığım katlanarak büyüyordu. İyice hasta bakıcısı gibi olmuştu bana bakmaktan. Gözlerini kaldırdı. Gözlerime baktı. "Bana böyle bakmayalı ne kadar uzun zaman oldu?"
Elektrik çarpmış gibi elimi elinden çektim birazda istemeyerek."Bu olanlardan başka anlamlar çıkarma sakın. Sadece yanımda olan sıradan birisin benim için. Hâlâ yerin aynı yani." Hiç yerin değişmediki. Hâlâ seni seviyorum. "Başka anlamlar çıkarmama izin vermiyorsunki. Kendini kopartıyorsun benden."
Beni kendinden koparan oydu. Hale ve o. Bir şey söyleyemeden telefonum çaldı. Tüm kelimeleri geri yutmak zorunda kalmıştım. Belkide böylesi daha iyiydi daha çok acı vermesine rağmen. Aptal cümlelerden arınmıştım hiç olmazsa. "Efendim anne?"
"Esil,baban ani bir karar aldı kızım." Babam ani kararlarıyla meşhurdu. Buraya taşınmamızda ani olmuştu. "Yine ne oldu? Bu seferde yurt dışınamı taşınıyoruz yoksa?" diye söylendim. "Öyle bir şey değil. Kardeşin ve benim için üç kişilik tatil planlamış. İki günlük. Sadece haftasonu. Pazar akşamı orada olacağız. Ne dersin?"
"Bana fikrimi sormuyorsunki. Her neyse. Size iyi eğlenceler. Ben başımın çaresine bakarım anne."
"Esil,kızım,seni dışladığımızı düşünmeni istemem. Levent derslerinden dolayı seni plana dahil etmedi. İki gün Endam'lara gidebilirsin. Veya evde kal. Sen nasıl istersen."
"Kalırım burada. Sizinde aklınız bende kalmasın. İyiyim ben. Selam söyle bizimkilere."
"Esil-"
"Anne cidden iyiyim. Ayrıca kendimi sokağa atılmış yavru bir köpek gibi falanda hissetmiyorum tamam mı? Şimdi kapatmam gerek. İyi eğlenceler." Kendimi iyi hissetmememin üzerine bu da tuz biber olmuştu. Ama beni fikrimi sormak için aramamıştı.
Benim düşüncelerim önemli değildiki zaten. Bir şeye karar vermişlerdi ve benim bu karara uyduğumu duyup rahatlamak için aramışlardı. Ya ben olaya çok derinden bakıyordum o kadar. Ah,bu günlerde hep bir alıngan ve agresif olurdum zaten. "Her şey yolunda mı?"
"Kesinlikle!" dedim neredeyse alayla. "Esil seni yalnız bırakmak istemiyorum ama-"
"Hayır hayır. Hiç sorun değil. Gitmelisin bencede."
"Sadece markete uğrayacağım. Sonra yine geleceğim." Ciddi miydi? Yine derken? "Yine?"
"Benden kurtuluş yok. Kapıyı açmazsan pencereden girerim. Her türlü girerim yani. Ben gelene kadar yataktan kalkma. Ayrıca kahveni bitir sıcak su torbasınıda yanından ayırma. Ne kadar sıcak tutarsan o kadar iyi olacaktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Novela Juvenil*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...