Hâlâ AVM'deydik. Ama terasına çıkmıştık. Uzel ikinci sigarasını yakmıştı. Yüzümü izlediğini hissediyordum. Bakışlarımı ona geçirdiğimde kaçtı benden.
"Bundan bahsediyordum," dedi Uzel dumanı üflerken. "Her yerde karşına çıkma potansiyeli var. Sence bu koca şehirde siteye en yakın AVM'ye gelmesi tesadüf mü?" Bana Elif ile birlikteliğini, bensiz de mutlu olduğunu göstermek mi istemişti yani?
"Güvenliği tembihleriz. Bizim siteye geleni almaz," dediğimde "Ben hallettim bile o işi," dedi. "Direkt fotoğrafını attım piçin. İçeri almayacaklar." Beni düşünmüştü. Hem de benden bile önce.
"Sorun yok o halde." Sigarasından derin bir nefes çekip konuştu. "Annenler ne zaman dönüyormuş?" Omzumu silktim. "Anneannem hala hasta. Onlar iyileşince de direkt İzmir'e mi gelirler yoksa tatile mi çıkarlar ailecek, Allah bilir."
Kaşlarını çattı. Neden öyle dediğimi sorguladı kendi içinde. Bana soracaktı ki konuyu kapatmak için "Hadi alt katta bir mağaza vardı. Oraya da girelim. Bu son, söz," dedim. Sigarasını demire bastırarak söndürdü. Uzaktan çöpe atıp peşimden geldi.
Alt kata indik. Vitrinden çok güzel görünüyordu. İçerisininde öyle olduğunu gördüm. Kırmızı- beyaz- Pembe karışımı çok göz yormayan tam yazlık bir elbise gördüm. Elbise hastasıydım. Bedenimi bulup attım omzuma. Bir tane de eteği kat kat duran daha koyu birkaç renge hakim bir elbide daha buldum. Biraz göğsü dekolteli gibiydi ama çok büyük problem olacak kadar aşağıda kalacağını sanmıyordum. Memelerim küçüktü.
Bir tane de şifon kumaş kolları dalgaları kesime sahip belden kuşaklı yine çiçekli bir elbise gördüm. Onunda dekoltesi vardı ama onuda attım omzuma. "Esil yeter. Bir de hepsini deneyecek misin?"
Tabii ki deneyecektim. Zaten bundan öncekiler denemeden alacabileceğim şeyler olduğu için tamamdı ama mesela şu dekolte bende de böyle durursa alamazdım. Bir de iadeyle uğraşmak istemediğim için deneyecektim.
Onu duymazdan gelip kabine doğru ilerledim. Ellerinde poşetler ile beni takip etti. Boş olan bir kabine girip önce kuşaklı olanı denedim. Giyimi kolaydı ama kumaşı yakabilirdi. Kollarına bayılmıştım. Göğüs kısmı biraz bol kalmıştı ama çok dekolteli durmuyordu. Sadece pottu eğilip kalkamazdım, hallettirmeden.
Üçünüde içeride tek başıma deneyip çıkarsam sıkıntıdan patlar hatta belki beni bırakır sigara içmeye giderdi. Kabinden kafamı çıkararak baktığımda poşetleri yere koymuş, başlarında telefonu ile ilgilendiğini gördüm. Kabine konmuş topukluları giyip dışarı çıktım.
Topuk sesleri ona yaklaşınca kaşlarını çatarak ayaklarıma baktı. Gözleri yukarı doğru tırmanırken kollarımı iki yana açıp "Nasıl?" dedim. Elbise normalfe benim giydiğim uzunluktaydı. Üstelik bu iki kat kumaş olduğu için rüzgarda açılmazdı da.
Tek sorun göğsüydü işte.
Bana biraz yaklaşıp tekrar süzdü beni.
'makarna mısın sen?'
İç sesime gülünce bakışlarını suratıma çıkardı. Hemen topladım kendimi. "Bir şey diyecek misin artık?"
"Fazla," dedi gözü ile dekoltemi işaret ederek. "Sağdan soldan gözükeceğine eminim. Rahatsız." Kolumdan kumaşı kontrol etti anlıyormuş gibi.
"Yazlık değil ayrıca."
Anlıyor olabilirdi.
"Diğerini giyip geleceğim bekle." Topuklular yüzünden düşmemek için yavaş yavaş kabine ilerledim. Bu sefer lacivert, üstünde pembe çiçekleri olan elbiseyi denedim. Öncesinde kabinde kendimi inceledim. Bununda göğsü pot kalmıştı. Bugün fazlası ile özgüvenim kırılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Dla nastolatków*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...