MuLtİ: Esil PAKSOY
BÖLÜM ŞARKISI: EMRE OLGUN: YÜZ KERE BİN KERE
"Uzel,suratını asmayı keser misin?" Gözlerini bana dikti. Tıpkı yol boyunca yaptığı gibi. Asıl surat asması gereken bendim. Yolda gelirken bir yerde durup karnımızı doyurmuştuk. Çıkarken de harika bir ayıcık görmüştüm. Çok tatlı bir şeydi. Uzel'e onu bana almasını söylediğimde ''Çocuk musun Esil?" diyerek azarladı beni.
Aslında ayıcıklara özel bir ilgim vardı. Odam yani eski odam ayıcık doluydu. Her bir köşedeki ayıcıkları görmemiş olması imkansızdı. Bunu bile bile bana bir ayıcığı çok görmesi beni hem üzmüş hemde sinir etmişti. "Cevap ver artık."
"Alt tarafı mahvedeceğimiz bir düğün. Niye bu kadar hazırlandın?" Aslında bu elbiseyi giymem Çisel'in fikriydi. (MULTİ) Ama bende beğenmiştim. "Onun ne kaybettiğini göstermek istiyorsan-"
"Öyle bir şey istemiyorum." Yanaşıp omzuna öpücük kondurdum. "Ne kazandığımı görsün istiyorum." Elini elime uzattı. Sımsıkı kavrarken kenetlenen ellerimize bakıp gülümsedim. "Nikah memuru gelene kadar mutlu kalsınlar. Asıl eğlence ondan sonra," dedi fısıldayarak.
Bizi girişte Doruk'un ve Elif'in annesi karşıladı. Doruk'un annesi beni tanımıyor olsada Elif'in annesi beni görür görmez tanıdı. "Esil?"
"Gülseren Teyze," dedim somsoğuk bir sesle. "Sen misin? Ne kadar güzelleşmişsin. Ne kadar büyümüşsün böyle. Elif ile irtibatı kesince sana bir daha ulaşamamış öyle söyledi." Annesinin Elif'in bana yaptıklarından haberi yoktu demek.
Elif olayı farklı bir şekilde anlatmıştı,kendini haklı çıkaracaklayın. Hafifçe gülümsedim. "Öyle oldu biraz." Gözleri Uzel'i bulduğunda bana sorarca baktı. "Bu yakışıklı kim bakıyım?"
"Erkek arkadaşım," dediğimde Uzel'in gülümsediğini gördüm. "Maaşallah maaşallah çok yakışıyorsunuz." Bir şey demeden Doruk'un annesininde elini sıktım ve içeri geçtim. "Bir bombada Elif'in annesine mi patlatsak?" diye sorduğunda kaşlarımı çatarak ona baktım. "Onun ne suçu var? Baksana kadın bilmiyormuş bile."
"Başkalarını boş ver. Sana yapılanları düşün."
"Yine de onu karıştırmayalım." Bir şey demeden devam ettiğimizde görünürlerde Elif'te Doruk'ta yoktu. Elif ile ortak arkadaşımız olan Esra'yı görmemle kısık sesli bir küfür savurmam bir oldu. "Şu kız sana asılırsa yüz verme. Hatta sen konuşma," dedim hemen Uzel'e.
Esra namı diğer 'Askılık Esra' bütün erkeklere asılırdı. O zamanlar onunla eğlenirdik. Bize bir zararı yoktu. Ama şimdi yanımda Uzel vardı. "Esil? Yanlış mı görüyorum yoksa?"
"Hayır Esra. Benim."
"Işş kızım taş olmuşsun ya!" Yapmacık şekilde gülümsedim. "Sende derdimde sen hâlâ aynısın." Bozulduğunu belli etmemek için boğazını temizleyip saçıyla oynar gibi yaptı. "Senin bu düğüne gelmeni beklemiyordum açıkcası. Mağlum Doruk taktı ya sana boynuzu."
Sinir olduğumu belli etmemek için tırnaklarımı avuç içlerime batırdım. Uzel'e değen gözleri tekrar bana dönmüştüki az önce yakışıklı bir erkek gördüğünü ona fısıldayan hücreleriyle kafasını hızla Uzel'e geri çevirdi. "Oha! Sakın sevgilim deme bana!"
"Öyle," dedim gergin bir sesle. Bakışlarını Uzel'den çekmek için onu kızdıracak bir şey söyledim. "Ee Berke hâlâ yüz vermiyor mu sana?" Gözlerini bana çevirdiğinde kızdığından emin oldum. "Ben onu aldım ve bıkınca bıraktım."
"Pardon?" Ah,bu Berke'ydi. Berke, Esra'nın biricik aşkıydı. Tabii Esra ne kadar seviyorum diyorsa Berke de bir o kadar tiksindiğini söylüyordu. Bir gün ben ve Elif bu Berke'yi ikna etmiştik Esra ile çıkması için. Sadece birkaç günlüğüne deneyeceğini söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Novela Juvenil*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...