ZEYNEP CASALİNİ: DUVAR
Doğu'dan beş dakika sonra Demir'de kardeşini almak için eve gelmişti Duru ile. Doğu-Duru-Demir üçlüsü oluşmuştu ve biz büyük bir kıyamete hazırdık. Birbirlerine sadece bakma eylemini gerçekleştiren Doğu ve Demir'in arasında gidip geliyordu gözlerim.
"Kavga çıkacak," dedim dehşetle. "Evi savaş alanına çevirecekler."
"Kavga edeceklerse dışarıda etsinler. Şirin uyuyor," diyen Uzel'e uzaylı görmüş gibi baktım. Ben diyordum kavga edecekler o ne diyordu ya? Demir'in Doğu'ya doğru attığı bir adım Demir'den de karşı adımı tetikledi ve ikisinin arasında sadece bir adımlık mesafe kaldığında kalan mesafeyi kat eden Doğu oldu ve ben hızla ellerimle gözlerimi örttüm.
"Ne oluyor?" diye sordum Uzel'e endişeyle. "Şu an Doğu ağzı gözü kırık yerde uzanıyor," dediğinde istemsizce çığlık attım. "Valla mı?"
"Aç gözlerini de bak." Ellerimi usulca yüzümden indirip baktığımda gördüğüm manzaranın kesinlikle Uzel'in bahsettiği canilikle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Doğu ve Demir sarılmışlardı. Erkekçe tokalaştıktan sonra geri çekildiler.
Duru'nun dolan gözleri dikkatimi çekti. "Ne oluyor ya?" diye sordum sesimi yükselterek. "Demir bana olanı biteni anlattı birkaç gün önce," diye açıkladı Doğu. "Ne zaman?" diye sordum merak ve şaşkınlıkla. "Çiflik evindelermiş beni aradığında. Buluştuk konuştuk," dedi sağ yanağındaki morluğu gösterirken.
Demir eksik kalmadı. "Sadece konuştuk," derken doğum gününde görüp anlam veremediğimiz morlukları gösterdi. İkiside güldüler. Demir'e Doğu ile konuşmasını söylediğimde 'benden öğrenecek' derken bundan bahsediyordu. Zaman kaybetmemiş o gün söylemişti. "Beni kardeşimi sevdiğine ikna etti puşt."
"İkna gücüm iyidir." Ben hâlâ şaşkınlıkla ikisine bakarken Uzel mutfağa gitmiş kendine soda almış koltukta oturarak yudumluyordu. Hayretle ona baktım. "Nasıl bu kadar rahatsın?" diye sordum yanına otururken. Sodasını bana uzattı.
"İçermisin?" Elinden aldığım sodayı ağzıma götürdüm ve sade olmasının verdiği acı tada bakmadan dıktım. İyi gelmişti. "Yüreğim ağzıma geldi," dedim sinirle. "Çocuk gibisiniz!" Demir gülerek Duru'nun yanına gitti. Akan gözlerini sildi. "Ne zaman konuştunuz? Bana niye söylemedin?"
"Söylemedim işte. Sürpriz olsun istedim. Kötü mü yapmışım?"
"Korktum," dedi derin bir nefes alarak. "Morluklarıda açıklamamıştın zaten. Anlamam gerekti."
'"Ben Şirin' i getireyim," diyerek kalktım. Uzel'in odasına girdiğimde Şirin'in sesi doldurdu kulaklarımı. "Abiy beniy bıyakma." Elimi alnına götürdüm. Çok terlemişti. "Abiy!" Yüzünü,saçlarını okşadım. "Şirin. Benim Esil."
"Abiy!"
"Şirin rüya görüyorsun uyan."
"Abiy!" diye bağırarak kalktığında sımsıkı sarıldım ona. "Hişşt. Rüyaydı Şirin. Gerçek değildi."
"Abiyim beniy bıyakıp gidiyoydu Esil." Kızıl saçlarını okşadım. "Gitmedi, burada."
"Ney? Buyada mı?" dedi hızla benden ayrılırken. Kafamı sallar sallamaz koşarak odadan çıktı. "Düşersin yavaş!" diye seslendim ama dinlemedi. Her zaman ki gibi Uzel aşağıda bekliyordu. Son iki merdiven kala Uzel'in kucağına atladı. Uzel, Şirin'i abisine verdi.
"Bu kiym?" dedi Şirin Duru'yu gösterirken. Kim olduğunu çoktan anlamıştı çünkü Duru'ya kötü bakışlar atıyordu. Bakışlarını görünce kırkırdadım. Korkunç değil acayip tatlı oluyordu. "Niye elini tutuyoysun abi? Bıyak onun elini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Novela Juvenil*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...