MULTİ: BİRİCİK ESİL'İMİZZ!! :) :) (Araba kullanmayı öğrenirken)
Okulun ilk günü -bugün- ders işlenmemiş sadece tanışma faslını halletmiş 'Ünüversite' hakkında konuşmuştuk. Hocalar ve öğütleri işte. Bu arada Bayan Çatlak'da okulda şanslı(!) bir sınıfın dersine girmeye karar vermiş. Ve bilin bakalım o şanslı sınıf kimin sınıfı?
Tabi ki benim!
Kadın sadece bir saatimizi aldı ama benim yaşımdan rahat bir yıl gitti. Derste banamı öyle geldi bilmiyorum ama en çok benimle uğraştı. Neyse neyse. Şimdi önemli olan Bayan Çatlak değil. Şu an önemli olan Uzel'in arabasıyla olan denememdi.
Nasıl mı? Uzel'in arabasını kaçırıp onunla sürüş testi yapmaya hazırlanıyordum. Kızmayın hemen! Tüm fikir Onur'un olduğu gibi bütün suçta onundu. Hiç olmazsa bir kısmı. Ben sadece "Uzel'in arabasına benzer bir araba bulabilsek iyi olur," demiştim.
Onur ise "Bulmaya ne gerek var. Bizzat Uzel'in arabası neyine yetmiyor," deyip aklımın en kuyta köşelerine bu yaramaz fikri sokmuştu bir kere. Şimdi gelde uyma şeytana. Arabayı harekete hazır hale getirmek çokta zor olmamıştı.
Hatta önümdeki onlarca tuştan birine bassam araba otomatik şoföre geçecek diye umut bile bağlamıştım. Araba kullanmayı bilmeyen ama arabası olan birine göre fazla cesurdu bu davranışım. Arabayı ikinci deneyişimde harekete geçirmeyi başardığımda sevinçle ellerimi birbirine vurdum.
Ellerimi direksiyondan çektiğimi fark etmemle vücudumda dolaşan bir panik dalgası ile direksiyonu sımsıkı kavradım. Arabasına bir şey olursa beni öldürürdü. Hatta daha beter ederdi. Mağlum…arabası onun için fazla önemliydi.
Çok fazla… Her araba kullanmayı yeni öğrenen gibi trafiğe kapalı bir alanda değilde bizim sitenin üç sokak aşağısında yapıyordum sürüş denemelerimi. Tam bir delilik! Yanımdan tek tük de olsa araba geçiyordu. Ben bu düşüncelere dalmışken kavşağın birini atlamam ve sokak köşesindeki inşaat için örülmüş tuğla duvara toslamam bir oldu.
O kadar hızlı çarpmamama rağmen henüz sadece temelleri atılmış inşaatın ayrı kalan duvarı çökmüştü. Kim bilir hızlı çarpsam ne olurdu? Bir sıvının burnuma doğru inişini hissetmemle elimi hızla alnıma getirdim. Alnım açılmıştı!
Şu an alnımdan daha çok düşündüğüm bir şey varsa o da arabanın yamulan kaportası ve yere saçılmış güzelim iki farıydı. Tek kelimeyle…bitmiştim!
Uzel'i arasam? Kendi ölüm fermanımı mı imzalamış olurumki? Kesinlikle!
Onur'u arasam?
En son Onur'u aramakta karar kılıp numarasını tuşladım. İlk çalışta açtı. "Ne oldu? Yoksa arabayı hurdaya çevirdinde yardımım için mi beni arıyorsun?" O…ha! İçine mi doğdu? "Nerden bildin?" dedim gayet şaşkın bir tavırla.
"Sen…ciddi misin?" Sesi ciddileşmiş,alay kırıntıları yok olmaya başladı. "Esil sen iyi misin?! Neredesin? Söyle çabuk."
"Onur ben iyiyim… Ama araba… Pert." Rahatlamışçasına güldü. "Öyle desene." Beni anlamamıştı herhalde. "Onur,diyorumki Uzel'in gözü gibi baktığı arabasını hurdaya çevirdim. Ne yapacağım şimdi ben?" dedim arabanın yere saçılmış far parçalarını ayağımla itelerken. "Yapacak bir şey yok."
"Kaderine razı ol diyorsun yani?"
"Kendi kaderini kendi ellerinle çizmişsin diyorum sümüklü. Neredesin tam olarak?"
"Alt sokaklardan birindeyim. Hani şu büyük AVM'ye geçişi olan alt sokak var ya. Orada."
"Bekle orada,ayrılma bir yere." Telefonu kapayıp cebime koyduktan sonra arabanın etrafında turlayıp kurtarılabilir yanı var mı diye bakmaya başladım. Ama ne araba ne de devirdiğim yeni inşa edimiş duvar kurtarılacak haldeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Подростковая литература*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...