~~ASLINDA BİRİNİN KADERİYDİ YAŞADIKLARI~~
Sensiz geçen geceye gece bile demem
Yokluğunda yıldızların parıltısı bile sönük
Senin gülüşün başka,sözün başka.
Sevgin bedel dünyalara.İyiki seni seçmişim
Sevginle çok mutlu bedenim.
Kimse ayıramaz bizi.
Ölüm bile gelse bırakmam ellerini.
Mezarda bile beraber olacak kalplerimiz.
Dünya döndükçe konuşulacak sevgimiz.~~HAKAN KUL~~
✴BÖLÜM ŞARKISI: ÇAĞATAY ULUSOY~ MUTLU SONSUZ
✴MULTİMEDİA: KARAKTERLER ve birde SÜRPRİZ var
İnsanın her istediği olmuyor hayatta. Zaten her istediği olsa savaşmanın da anlamı kalmazdı.
Bir hafta sonra ikisininde stajı son buluyordu. Maalesef okullarına dönmek zorunda olduklarından Uzel İzmir'e dönecek,Esil'se burada kalmaya devam edecekti. Uzel'e 'Onur'un evine dönerim o zaman bende' dediğinde Uzel'in tepkisi netti.
Kesin bir dille izin vermediğini ve şu an bulundukları evde kalabileceğini söyledi. Ama Esil'e göre unuttuğu bir şey vardı. Babası öğrenirse ona nasıl açıklayacaktı bu ev meselesini? Boş gözüken bir evin elektrik, su ve doğal gaz faturası geliyor olacaktı.
Babası bu işten şüphelenmez miydi? "Esil,babam falan umurumda değil. Onur ile kalmayacaksın. Zaten ben bir şekilde şu ünüversite işini halledeceğim." Nasıl olacaktı bilmiyordu ama Uzel'e güvenmeyi seçti. Daha fazla sinirlendirmemeye karar verip Onur meselesinin üzerini çizdi.
Zaten Onur şu sıralar Didem'in aşk rüzgarına kapılmış oradan oraya sürükleniyordu. Genç kız, "Şirin'i özledim," diye konuyu değiştirdiğinde Uzel, "İstediğin bu olsun,'' diyerek telefonunu çıkardı. Görüntülü aramayla Demir'i aradı.
Telefonu açan onları şaşırtmayarak Şirin'di. Demir, Şirin'in elinden telefonu alıp kendine çevirdi. "İsmini duyunca elimden aldı. Nasıl gidiyor?"
''İyi de Demir, seninle değil Şirin'le konuşacaktık zaten." Esil, Uzel'in açık sözlülüğüne gülerken uyarırcasına kolunu dürttü. Uzel omzunu silkip ekrana baktı. "Konuşacaktık derken? Yoksa..."
"Şirin'i ver, Demir." Şirin mızırtıyla telefonu çekiştirdiğinden görüntü net değildi zaten. Sonunda kazanan Şirin oldu ve telefon onun elinde kaldı. Ekrana iyice yaklaşıp değişmeyen tatlı konuşmasıyla konuştu. "Uzel? Çoyk özyedim seni."
Uzel, sevgilisini kolunun altına çektiğinde Şirin'in yüzündeki afallama görülmeye değerdi. "Nası ya... Hani siyz ayyılmıştınız?" Dudaklarını bir süre sarkıttıktan sonra gülümsedi. "Neyse. Zaten onsuz hiç güymüyoydun."
"Sevindin mi?"
"Eh napayım? Sevincez aytık." İkiside kahkaha attı. Küçük canavar büyümüşte fedakarlık yapmayı öğrenmişti. Esil, "Nasılsın Şirin? Kreş nasıl gidiyor?" diye sorduğunda hemen havaya girip anlatmaya başladı. "Ya biy çocuk vay. Böyle Uzel gibi maviş maviş gözleyi vay..."
"Ee?"
"Uzel saçmalama. Küçücük çocuk o," diye uyardı Uzel'i fısıltıyla. "Haklısın. Birkaç yıl sonra karışırım ona da." Gözlerini devirip Şirin'i dinlemeye devam etti. "Çok tatlı biy çocuk işte. Bence beni seviyoy."
"Bunu nasıl anladın Şirin'cim?" Uzel'de merakla dinliyordu. "Hep saçımı çekiyoy, kutu kutu pense oynayken elimi tutuyoy, yesim çizeykende beni çiziyoy. Hiç benzemiyoy ama ben benzemiş gibi yapıyoyum," deyip kıkırdadı. "Bizde büyüyünce siziyn gibi oluyuz beyki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Novela Juvenil*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...