ŞARKI: SENA ŞENER-SEVMEMELİYİZ
MULTİ:ESİL (temsili)
Danışmaya ilerlediğimizde Uzel "Nur-" diye başlamıştıki sözünü kestim. "Kaan Paksoy nerede?" Kadın bilgisayardan bakıp "322 numaralı oda," dedi. "Esil,annen?" diye sordu Uzel. "Durumunu öğreniriz yeter." Bende annemi merak ediyordum ama onunla sırf bir kaza yüzünden barışmayacaktım.
Kaybettiğimiz on sekiz yılın hesabını verecekti. Böyle kolay olmayacaktı hiçbir şey. Kaan'ın odasına geldiğimizde Uzel'in dışarıda beklemesini söyledim. İçeri girdiğimde annem, babam ve Hale de oradaydı. Allah'tan Uzel'e dışarıda kalmasını söylemiştim.
"Kaan?" dedim gülümseyerek. Hale'nin önüne geçip Kaan'ın yanına oturdum. "Nasıl oldu bu?"
"Kavga ettik arkadaşlarla."
"Neden?" Cevap vermediğinde anlayışla kafamı salladım. Kız meselesi falandı belkide. "Durumu ne?" diye sordum anneme. "Nesi varmış?"
"Kaburgasında ezilmeler kolundada kırık var. Bugün müşade altında tutacaklar." Kırık olan kolunu alçıya almışlardı. "Bir imzanı alırım," deyince gülerek babamın uzattığı kalemle ilk imzasını ben attım. "Esil," dedi annem. "Senin burada ne işi var?"
"Ben haber verdim de...tek mi geldin?" Yatağın kenarından kalkıp Hale'nin karşısına dikildim. "Mura-" Öksürerek sözümü kestiğinde güldüm. "Muradına er,tek geldim,' diyecektim sadece. İyi misin ablacığım?" derken 'ablacığım' a vurgu yaptım.
"Kızlar?" dedi annem. "Bir sorun mu var?" Kafamı iki yana salladım. "Çok iyi anlaşıyoruz. Değil mi abla?" Kafasını sallarken bana kötü bakışlar atıyordu. "Ben dışarıdayım," dedim Hale'ye bakarak. "Aman ayrı kalmayın," diye geveledi ama bunu sadece ben anlamıştım.
Uzel,kapının yanında bekliyordu. "Annemlere tek geldim dedim. Onlara gözükmeyelim."
"Aa...Uzel!" Bilerek bağırıyordu! Duysunlar diye! Kimse dışarı çıkmayınca derin bir nefes aldım. "Benimle uğraşma," dedim Hale'ye bakarak. Ağzını açmışken bir şey oldu ve elini ağzına bastırarak tuvalete doğru koşmaya başladı. Uzel ile birbirimize anlamsız bakışlar atıp Hale'nin peşinden gittim.
Kusuyordu. "İyi misin?"
"Sana ne!" dedi kusması bitince. Ona bakmaya devam ettiğimde "Midem bozuldu," diye salladı. Çıkacaktımki bana seslendi. "Esil,bunu kimseye söyleme olur mu?" Hiçbir şey demeden çıktım. Uzel,beni bekliyordu. "İyi mi?"
"İyi," dedikten sonra aşağı indik. Daha doğrusu ben Uzel'i takip ediyordum. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Bir odanın önünde durduğunda anladım. "Girmek istemiyorum."
"Uyuyormuş,gir."
"Kandırmıyorsun değil mi?" Gözlerini devirdi. "Hayır,Esil. Durumu iyiymiş. Serumu bitince taburcu olabilecek." Kafamı sallayıp içeri girdim. Uzel'de içimde bir yerlerde annemi görmek istediğime dair bir şeyler olduğunu hissetmişti. Yoksa beni buraya getirmezdi.
Gözleri kapalıydı. Uyuyordu gerçekten. Bundan cesaret alarak yanındaki tekli koltuğa oturdum. "Eğer uyumuyor olsaydın yanına gelmezdim," dedim öfkemi kusarak. "Bana on sekiz yıl 'kızım' demeyişini bu kadar çabuk unutmayacağım. En çokta beni bulmaya bile çalışmamanı unutmayacağım."
İç çektim. "Ama iyileş. İyileşki senden hesap sorabileyim." İyileşki sana anne diyebileyim.
"İyikeşki birikmiş bütün öfkemi sana kusabileyim." İyileşki sana olan özlemimi giderebileyim.
"İyikeşki sana sensizde yaşayabildiğimi göstereyim." İyileşki gözyaşlarını silebileyim.
Daha fazla bir şey söylersem dayanamaz ağlardım. Ağlarsam Uzel üzülürdü. Onu üzmeyi hiç sevmiyordum. Odadan çıktığımda meraklı mavi gözleri direkt beni hedef aldı. Hiçbir şey demeden sarıldım. "Teşekkür ederim. Beni bu kadar iyi anladığın için." Saçlarımı öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Teen Fiction*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...