MULTİ: ESİL PAKSOY
"Hişş," dedi bana sımsıkı sarılırken. "Ne yapacağım şimdi ben Uzel? Hı? Söylesene bana?"
"Hadi kalk."
"N-nereye?"
"Bu gece soru sormak yok. Bana güven sadece. Olur mu?" Konu ona güvenmekse fazla düşünmeye gerek yoktu. Kafamı salladım. "Yanına kıyafet al iki parça. Üzerinede hırka al çıkalım. Hadi güzelim." Nereye diye sormayacaktım. Ona güveniyordum.
Gözlerimi sile sile dediği gibi iki parça kıyafet ve birkaç gerekli şeyi daha çantama tıkıştırdım. Saçlarımı sıkı bir topuz yapıp başka bir tokayıda çantamın ön cebine koydum. "Tamam mısın?" Kafamı salladım. "B-buradan mı ineceğiz?" dedim elimden tutarak beni pencereye doğru çektiğinde.
"Ben varım yanında. Hem buraya çıka çıka ezberledim artık. Gözüm kapalı inerim buradan."
"Ama ben-"
"Ben seni tutacağım. Güveniyor musun bana?"
"Evet."
"Hadi o zaman." Önce pencereden bacaklarını sarkıttı,dönüp bana güven verircesine sımsıcak gülümsedi. Aşağı inişini izledim korka korka. Tam olarak inmedi. Sadece bir kat kadar inmişti beni tutabilmek için. Çantamı gürültü olmayacaklayın yavaşca yere attım.
Sonra kendim çıktım pencereden. "T-tut beni," dedim korkuyla titrerken. Güldü. "Her zaman." Bacağımı tuttu. Ben indikçe eli yukarı tırmanıyordu ve bu kendimi daha güvende hissetmemi sağlıyordu. Bel boşluğumdan tutunca o da benimle beraber inmeye başladı.
Bir eli belimi sarmıştı diğeri ise boruları. Yere basınca "Atla," diye fısıldadı. Kalan yükseklikte tereddütsüz kendimi onun kollarına bıraktım. Kollarımı sımsıkı boynuna doladım hemen. "E-Esil boğuyorsun," dedi boğuk bir sesle. Yere bastığını unutmuştum o an. "Hayatta bırakmam!"
"Hayatta bırakmada şimdi bırak be güzelim. Öleceğim yoksa."
Hayatta bırakma…
"Bir saniye!" dedim gözlerimi hızla açarak. Kucağından atlayarak indim. "Sen az önce sanki yasak bir kelime kullandın?"
"Hımm. Öyle mi yaptım?" dedi yaramaz bir ses tonuyla. Hoşuna gitmişti. Benimde öyle. "Hıhı."
"Öp o halde beni." İstediğini verdim. Kısa ama derin bir öpücük bahşettim ona. Sanki az önce ağlayan ben değilmişim gibi gülümsedim. Eğer gözyaşlarım dudaklarımda tuzlu bir tat bırakmış olmasaydı az önce ağlayanın ben olduğuma dair bir kanıt yoktu.
"Öpücüğümüde aldığıma göre gidebiliriz," dedi alayla. Yerden çantamı alıp uzattığı elini tuttum. "Nereye gittiğimizi söylemeyeceksin değil mi?" Kafasını iki yana salladı. "Beni baya merak edecekler," diye mırıldandım kendime kızarken. "Ben hallettim o işi."
"Ne yaptın?"
"Not bıraktım." Ona minnetle baktığımda gözlerini devirdi. "Şöyle teşekkür eder gibi bakman yok mu… kendimi yabancı gibi hissediyorum Esil," dedi sitemkar bir sesle. "Çok iyisin ne yapayım."
"Ben sana iyiyim."
Ben sana iyiyim.
Uzel bir taksiyi durdurdu. "Senin arabana ne oldu?"
"Ufak bir kaza." Endişeyle ona baktım. "Ne? Sen iyi misin peki?"
"Ben yapmadım kazayı. Yıkamaya verdiğim yerde çalışan iki hayta gece gece dolaşmak için almışlar. Neyseki kafalarını kırmakla kalmışlar. İki taraftada çok hasar yok yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Teen Fiction*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...