Öneri: Sayfadaki müzik eşliğinde okumanız tavsiye edilir.Beklediğim zaman gelmiş sayılırdı. Son beş dakika on bir saniye. Oturduğum sandalyeyi iki ayağı havaya kalkacak şekilde duvara yasladım. Burada zaman ne kadarda zor geçiyordu. Bir şeyleri
beklerken saniyeleri geriye doğru saymak zamana değer katıyor gibiydi ve şu son dakikalar benim için hiç bir zaman geçmek bilmiyordu. Oturduğum yerden doğrulduğumda Irk Online'nin açılışına iki dakika kaldı. Ağır adımlarla beyaz tüylü terliklerimi yere sürterek odama doğru ilerledim. Odam ağırlıklı olarak beyaz tonlarındaydı. Bağlayıcıyı bıraktığım yerden alıp yatağıma gidip uzandım. Kafama geçirip açma butonuna dokundum ve sanal dünyam önümde pikselleşmeye başladıktan sonra ana menü ekranı önümde belirdi. Sonunda yine buradayım. Ekranımda sahip olduğum oyunlar arasından bağlanmak istediğim oyununun simgesini hayali dokunuşlar yaparak seçtikten sonra sistemde kullanıcı adımı ve şifremi isteyen ekran önümde belirginleşti ve oyuna bağlantı yapmamı sağlayacak yapay zeka "Selam yine buradasın." dedi."Evet. Vakit geldi girişi yapmalım mı?" Diye cevapladım.
"Kullanıcı adı ve şifre, lütfen." dedi.
"Enesichi, 14092033" bu tarihi nasıl unutabilirdim ki.
Sonunda sıra tanıtım videosuna geldi. Oyunun genel haritası ve seçim yapabileceğim ırklar önümde belirdi. Bir insan, bir karanlık elf ve bir cüce figürü arasından seçimimi iki yıl önce yaptığım gibi yaptım. İnsan ırkını seçtikten sonra beliren sınıf seçimi ekranından savaşçı sınıfı seçimlerini yaptı. Hemen ardından açılan karakter adı bölümüne "Tulpar" yazıp karakterimin yüz hatlarında ve fiziği üzerinde biraz oynama yapıp oyuna giriş onayını verdim.
Ekran bir an karardı gözlerimi Shangri-La'da bir mahallede açtım. Yere belirli mesafelerde yerleştirilmiş mermerlerin arasından çıkan yeşil otlar hafif esen rüzgarın etkisiyle sağa sola doğru sallanıyordu. Mahallenin tam ortasında duran büyük fıskiyeden akan berrak su altındaki havuza akarken birkaç damlası dışarıya sıçrıyordu. Gözüm ekranın sağ üst köşesinde karakter bilgilerimin yazdığı yerdeki can ve yetenek puanıma takıldı. Savaşçı sınıfı başlangıcında 600 can puanı ve 300 yetenek puanına sahipti. Bu puanlar başlangıç seviyesindeki bir savaşçı için ideal görünüyordu. Etrafıma bakmaya devam ettim. Gözüm karşımda sıralı duran evler ve dükkanlara doğru kaydı. Mesafeli olarak yerleştirilmiş dükkanların arasında şehrin diğer bölgelerine açılan altı tane sokak vardı. Her köşe başında o sokakta gidebileceğim noktaları belirten tahtadan tabelalar duruyordu. Bunun haricinde istediğim zaman harita bölümünü aktifleştirip gitmek istediğim yerin bilgilerini girdiğimde, hedef kırmızı yuvarlak bir nokta olarak haritada yanıp sönmeye başlıyordu. Ne yazık ki oyun haritası gitmek istediğim noktaları bulmama sadece şehir içindeyken yardımcı oluyordu.
NPC dükkanlarına bakarken oyuna bağlanan diğer oyuncular da şehirde belirmeye devam ediyordu. Oyuna başladığımızda üzerimizde belirli bir miktar para ve saldırı puanı az olan ezik bir başlangıç item bulunuyordu. Maceralara atılmadan önce daha seri tecrübe kazanmak için oyunun bana verdiği başlangıç itemini değiştirerek saldırı puanı biraz daha yüksek olan bir item almayı planlıyordum.
İtem almak için gittiğim mahallede bulunan Npc dükkanlarının çoğunun kapısı açıktı.Aradığım yere vardığımda NPC dükkanlardan zırh ve silah simgesi taşıyana doğru yürümeye başladım. Gözüme hoş görünenlerden birinden içeriye girdim. "Şişman, davul göbekli, turuncu renkte birbirine karışmış kıvırcık gür saçları ve saçının renginde fırça gibi pala bıyıkları ile karşımda duran bir silah npcsi mi? Hadi ama! Yöneticiler bu adamı ressam olarak bir sokağın köşesine koysa oyuna daha iyi bir görsellik katarmış." Diye iç geçirdim. Qouthier, adı buydu ve eminim isminin hiç bir anlamı yoktu.
"Elinde başlangıç seviyesinde bir savaşçı uygun neler var." Dedim.
"Seviyenize göre ancak bunu kullanabilirsiniz. Saldırı puanı 45tir, lordum" derken yüzünde programlanmasına uygun davranarak yaptığı aptalca bir gülümse belirdi. Bıyıkları altından bana gülen bu yarım akıllı gibi davranan adama daha fazla dayanamazdım.
Önümde beliren NPCnin bana itemi gösterdiği takas penceresinde iteme bir süre baktıktan sonra "Onaylıyorum." Dedim. İtemin ücreti takas penceresine yaptığım birkaç hayali dokunuşla ödedikten sonra yeni silahım envanter çantama geldi ve geldiğim noktadan geri dönerek NPC dükkanından ayrıldım.
Dükkandan çıktığım sırada ekranımın sağ altına dokunarak simgeler bölümünü aktifleştirdim. Açılan üç simgenin ortasında duran kahverengi, ağzı beyaz iple bağlı envanter çantasına dokundum. Çantanın içerisinde yeni aldığım silah, başlangıç için verilen ikişer tane can puanı (CP) ve yetenek puanı (YP) iksiri haricinde hiçbir şey yoktu. Komik görünümlü Qouthier'den kurtulma isteğim yüzünden itemle ilgili çok fazla bilgi edinemeden oradan ayrılmıştım. Silahın ayrıntılı özelliklerini ve elimde nasıl duracağını merak ediyordum. Çantada duran iteme doğru parmağımı uzattım. İtemin üzerine ufak hayali bir dokunuş yaptıktan sonra özellik penceresi önümde belirdi. Sırasıyla, adı Ashtria, saldırı puanı 45 yazıyordu. Rengi mat siyahtı. Kabzasında mavi bilye benzeri yerleştirilen bir boncuk bu ezik iteme biraz da olsa hava katmayı başarıyordu. Ashtria'nın yeni başlayan oyuncuların düşük seviyeleri mobları öldürmesi için ideal bir saldırı puanı bulunuyordu.
Artık vakit kaybetmeden şehirden dışarı çıkarak macera bölgelerine gitmeliydim. Sokakta hızlıca ilerlerken etrafımda oyuncular oyuna bağlanmaya devam ediyordu. "Harika bir kalabalık, üstelik sadece insan ırkını seçenler burada." diye aklımdan geçirirken yanımdan bir oyuncu gülümseyerek geçti. Sadece göz göze gelmeyi tercih ederek hızlıca yoluma devam ettim.
Birkaç sokak sonra istediğim noktaya, maceraya alanlarına geçişimi sağlayacak olan "transfer kapısına" ulaştım. Büyük boy aynasını anımsatan beyaz mermerden şekillendirilerek yapılmış, ortasında mavi renk dalgaları olan bu kapılar oyuncuların şehirden dışarıdaki alanlara ışınlamaya yarıyorlardı. Transfer kapısına yanaştığım anda önümde gitmek isteyebileceğim yerlerin penceresi açıldı. 1-15 seviye, 15-30 seviye, 30-45 seviye, 45-60 seviye, 60-75 seviye ve 75-90 seviye olarak ayrılan alanlardan seviyene uygun olan alana ışınlanabiliyordum.
Ekranımda açılan alanlardan seviyeme göre olan 1-15 arası yaratıklara ulaşabileceğim alanı dokunarak seçtim ve onay verdim. Karakterim yeşil otların arasında ilerleyen bir patika yola ışınlandı. Macera bölgesine geçtiğime göre artık savaşa başlamam için her şey hazırdı. Patika yolda bir süre ilerledikten sonra seviyelerine göre bölgelerinde duran moblara ulaşarak tecrübe puanları (TP) kazanmaya başlayacaktım. Gerçek IRK ONLINE maceram böylece başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irk Online - Sanal Dünya (Wattys2017)
Science FictionOyuncu sayısı milyonlara ulaşabilen sanal oyun toplulukları vardır. Bu topluluklarda kendini zirve yarışına adamış kişilerin savaşı gelecekte de şuan dünyada olduğu gibi tüm hızıyla devam ediyor. Eğlence Merkezi adlı firma, 2036 yılının getireceği ü...