52. bölüm, Gerçek Dünya 3

796 97 59
                                    


Havuzun kenarında oturan Angel ayaklarını açık mavi suyun içerisinde oynatıyordu. "Ne söylemeliyim?" "Burada ne arıyorsun?" "Yok, bu olmaz ya." Saniyeler içinde bunları düşünüyorken "ıııı şey." Dedim. Sesli şekilde gülerek bana doğru baktığı "Şuradaki çantanın içerisinden pembe havluyu verir misin lütfen." Dedi. Şezlonglara doğru baktığımda daha önce fark etmediğim koyu pembe renkli, uzun ve yanları yuvarlak olan boyundan asmalı sporcu çantasını gördüm. "Şu mu?" dedim sesimin normal bir seviyede çıktığını düşünsem de anlamamış gözlerle bana baktı. Birkaç saniye durup çantaya doğru yürüdüm. "Büyük ihtimalle sesim yine sadece kendim duyabileceğim seviyede çıktı. Konuşman gerekli. Yapabilirsin sadece daha sakin ol. Derin nefes al ve ver." Kendi kendime mırıldanıp moral vermeye çalışırken çanta ile karşı karşıya kalmıştım.

Çantanın siyah fermuarını açmaya başladım. İçinde kremler, tarak, cüzdan ve adını bile bilmediğim siyah ince ve kalın olan kapaklı tüpler vardı. Pembe havlu ise çantanın en soluna rulo şeklinde katlanarak koyulmuştu. Ürünlerin arasında sığıntı hayatı yaşayan havluyu çantadan çıkartıp fermuarını tekrar kapattım. Geriye döndüğümde havuzun kenarında oturan Angel üşüdüğünden dolayı kollarını sıvazlıyordu. Havluyu ona götürmek için hızlı hareket etmek istedim. Eğer bir havuzun kenarındaysanız sakın acele iş yapmayın. Havuza yakın ve etrafını çevreleyecek şekilde yapılan, havuzdan taşan suyun geri dönüşümünü sağlayan beyaz plastik ızgaraya basmamla buz patenine hoş geldim. Sağ ayağımın ıslak zemine değip kaymasıyla dengemi kaybetmiştim. Sağ elimde ona götürmek için tuttuğum havlu ile sırt üstü havuza doğru düşüyorken Angel'ın kocaman açılmış gözleriyle göz göze geldim. O an zaman yavaşlamış gibiydi. Etrafımda olan biten hiçbir sesi duymadan sadece şaşkınlıktan son derece açılmış gözlerine bakarak ağır çekimde düşüyordum. Sanki rüyada gibiydim. Uyanması çok uzun sürmeyen bir rüya!

Soğuk sayılabilecek suyun vücuduma nüfus etmesiyle her şey tekrar eski hızına dönmüştü. Yüzmek ve basket oynamak en sevdiğim spordu. Tabi mayo ile yüzmek genel tercihimdi. Her zaman olduğu gibi şuan ki düştüğüm durumda bile su bana huzur veriyordu. Havluyu elimden bırakmadan suyun içinde dengemi topladıktan sonra biraz dalıp birkaç kulaç ilerledim. Başımı suyun yüzeyine çıkardığımda geriye doğru döndüm. Mermer zeminde oturan ve sesli şekilde bana bakıp gülen Angel ile aramızda uzak bir mesafe yoktu.

Onun gülüşleri arasında kenarı doğru yüzmeye başladım. İki kulaç attığımda başımı nefes almak için sola doğru çevirdim. Nefes aldıktan sonra başımı tekrar suya soktuğumda suda yavaşça ağzımdan ve burnumda nefes verdim. Birkaç kulaç sonrasında Angel'ın yanına gelmiştim.

Sırılsıklam bir şekilde ellerimle destek alarak yanına oturup saf bir çocuk gibi "Havlun." diyerek ondan daha ıslak olan havlusunu uzattım. Angel bu halimi görünce doğal bir kahkaha atarken, sular damlayan saçımı sol elimle geriye doğru atarak düzelttim.

Angel gülerken bir yandan da konuşmaya çalıştı. "Ben-" "hahaha" "Daha önce-" "hahaha" "hiç bu kadar eğlenmemiştim." Son cümlesini uzun bir şekilde kurmayı başarsa da arada gülmekten iki defa nefesi kesilir gibi olmuştu.

Bir süre öylece oturup havuzu izledikten sonra bana doğru bakarak sakinleşen ses tonuyla "Adım Dilara." Dedi. Doğru ya adını sormak harika bir başlangıç olabilirdi. Kendime nasıl bu kadar basit bir şeyi akıl edemedim diye kızarken, Dilara cevap bekleyen gözlerle bana bakıyordu.

"Enes" derken havuza doğru bakmaya başladım.

Ayaklarını suyun içerisinde oynatırken "Güzel isimmiş." Dedi ve sustu.

"Off Enes mala bağladın yine. İki cümle kuramıyorsun." Aklımda bu tür düşünceler dönüp duruyordu. Uzun zamandır içime kapanık yaşıyordum. Göz ucuyla selam vermeler haricinde konuştuğum çok az insan vardı. Angel yani Dilara ile konuşmak için kendimi zorlamama rağmen başaramıyordum.

Bu tür iletişimlerim genelde bu noktada başlar ve biterdi. Bu huyumu öğrenmem edindiğim birçok deneyim ile olmuştu. Ya susardım ya da saçmalardım ve konuşma orada biterdi. Tecrübem bana yine şuanda kalkıp gitmemi söylüyordu. Mermer zeminde sol elimle destek alarak doğrulmayı düşündüğüm sırada "Aslında buraya gelmek benim için sürpriz oldu. Sen öldükten sonra Agenor oyundan çıkmasını gerektiğini söyledi ve biz dur diyemeden oyundan çıktı." ben, ölümümü görmek onu sinirlendirmiş olmalı diye düşünürken Dilara konuşmasına devam etti "Elenia oyundan çıkmasada Agenor'dan kalır yanı yoktu. Dizlerinin üzerine çöktükten sonra hiç konuşmadan öylece bakıp durdu" Dedi.

Oyunda bir stratejistçinin susması parti için her şeyin bitmiş olduğu anlamındadır. Dilara'da büyük ihtimalle diğer oyuncuları riske atmak istemediği için raide ara vermiş olmalıydı. "Beni öyle görmek onlar için zor olmalı." Dedim. Konu oyun olunca benim için sohbet etmek hiç zor değildi.

Ben düşünmeye devam ederken"Bende raide ara verme kararı aldım. Şans ki ailem de bu hafta sonu anneannem ve dedemi ziyaret etmeye karar vermişti ve işte karşındayım." Dedi.

Gülümsedim. Halen Elenia ve AgenoR'u düşünüyordum. Onlara böyle bir duyguyu yaşatmak istemezdim. Bundan sonra onlara böyle bir yaşatmamak için çok daha güçlü olmalıydım.

Dilara narin ses tonuyla "Şey, seni burada göreceğim hiç aklıma gelmezdi." Dedi. O'na doğru dönüp baktığımda saçıyla oynuyordu.

"Beni gerçek dünyada görüp bu kadar çabuk tanıyacağını beklemezdim." Dediğimde gülümsedi. Haklıydım da karakterim Tulpar'ı oluştururken bağlayıcının tarayıp çıkardığı görünüşümde değişiklikler yapmış olmama rağmen beni tanıyabilmişti.

"Hayalimde kurduğum gibisin. Şey yani öyle demek istemedim. Yani sanal ortamda görünüşün değişik olsa da gerçek halinden pekte fark edilemeyecek büyüklükte oynamalar yapmamışsın." Dedi. Yanaklarının kızardığını net bir şekilde görebiliyordum.

Doğrulurken "Artık gidelim mi? Hasta olmak istemeyiz di mi?" dedi ve çevik hareketlerle çantasına doğru gitti.

Dilara'nın bu isteğinde ne kadar kaçamaklık sezmiş olsamda haklıydı. Hava güzeldi. Yalnız kış mevsiminde olmamız ve sırılsıklam burada beklemek hiç akıl işi değildi. Ayağa kalkmak için doğruldum. İstemsizce kıyafetlerime baktım, her yerimden sular damlıyordu.

"Ben hazırım." Dediğinde başımı kaldırıp ona doğru baktım. Gri pamuklu dizlerine kadar uzanan ve bedenini saran bir elbise, ayağında beyaz converse marka bileklerine kadar olan bir ayakkabı ve ayakkabısı ile uyumlu sırt çantasıyla karşımda bekliyordu. Onu karşımda bu şekilde görünce yine ne konuşacağımı bilemeden öylece kaldım. Yine içimden konuşmaya ve kendimi bu duruma alıştırmaya çalışıyordum. "Aaa hadi ama Enes konuşabilirsin. Karşında daha oyunda hatta az önce burada bile rahat sohbet ettiğin biri var. Konuşabilirsin. Hadi yapabilirsin." Diye düşünceler kafamın içerisinde dönüp duruyordu.

Gülümseyip sola doğru dönerek yürümeye başladığında "Şey benim evim bu tarafta kalıyor." Deyip hızlıca arkamı döndüm. Bir iki adım attığımda sol elimde bir el hissettim. Geri döndüğümde vücutlarımız birbirine çok yakın duruyordu. Aramızdaki bu mesafeyle gözlerimin içine bakan iri yeşil gözler yüzünden ne yapacağımı bilemeden öylece duruyordum. 

Irk Online - Sanal Dünya (Wattys2017)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin