Yemeğimizi hızlıca yedikten sonra NPClere gerekli ödemeleri yaparak Slyver Kampı'ndan ayrıldık. Raid alanına doğru ilerlediğimiz patika yolda dünkü yağan yağmur yüzünden oluşan ufak su birikintileri bulunuyordu. Yağmur ormana yeniden hayat vermiş gibiydi. Yola devam ederken ormanın derinliklerinden gelen ve birbirine karışan kuş sesleri, atlarımızın toprağı döven toynak seslerine karışıyordu. Raid grubunda kimseden çıt çıkmıyordu. Yolumuza böylece devam ederken ağaçlardan birinde duran ve dikkatle bize bakan bir sincap gözüme takıldı. Sincabın iki yanığı da bulduğu besinleri yüzünden şişkin duruyordu. Hafif esen bir rüzgar ile sallanan yapraklar arasından şaşkınlıkla bizi izleyen siyah gözlerini bir defa kırptıktan sonra bulunduğu daldan hızlıca hareket ederek ağacın daha üst noktalarına tırmandı.
Elenia "Sevimli bir sincap." dedi.
"Yemek yeme şekli bana birini hatırlattı." dediğimde Age durumu anlayarak geri dönüp konuşma yapacaktı ki hemen önünde atını sürmeye devam eden Lissia "Bu cüsseyi doyurmak kolay olmamalı." dedi. Üçümüz Lissia'dan gelen bu beklenmedik cevaba çok şaşırmıştık.
Age "Sonunda beni anlayan biri." diye gülümsedi. Lissia'nın cevabı ile konuşmayı devam ettirecek bir şey aklıma gelmiyordu. Herkes konuşmamı bekliyormuş gibi hissettiğim sıra da beni kurtaran konuşmayı Elenia yaptı. Bir süre daha aralarında konuşmaya devam ettiler. Kendimi konuşmadan geriye çekerek öncü grubumuzun en arkasında atımı sürmeye devam ettim. Bir süre sonra kendimi kaybeder gibi olduğumu hatırlıyorum.
"Onları düşünmesende olur." zihnimde beliren bu seslerden kurtulduğumu sanıyordum diye aklımdan geçirdim.
"Seni duyabiliyorum." bulanık olan bu ses yüzünden aklımı kaçırdığımı düşünüyordum.
"Tulpar..." Gözlerimi açtığımda bulanık görüşümden dolayı etrafımda bulunan oyuncuları az çok seçebiliyordum. Sağ elimi hafifçe oynattığımda yerdeki su birikintisine deydi ve vücudumda hafif bir ürperti oluştu. Yüzüme doğru eğilerek bakan Elenia "İyi misin?" dedi. Nasıl iyi olabilirdim? Bana ne olduğunu dahi bilmeden yerde yatıyordum.
"Sanırım." diye yanıtladım.
Başımın ucunda duran Angel "Neler oldu böyle? Bir anda atından düştün. Bilinçsiz bir şekilde bir şeyler sayıklamaya başladın." dedi. Zihnim henüz tam açılmamış olmalıydı. "Neler oldu böyle?" dedikten sonra sadece dudaklarının hareket ettiğini görebiliyordum. Bir şeyler söylemiş olsa bile cümlesinin geri kalanını anlamamıştım.
Gerçekten neler olmuştu? Dahası bu olaylar neden benim başıma geliyordu? Etrafımda ki diğer oyuncular da aralarında bir şeyler konuşuyordu. Onların aklını kurcalayan soruların cevabını bende onlar kadar öğrenmek istiyordum. Sol arkamda duran Shadow yerden kalkmamı istiyormuş gibi başını bana yaklaştırdı. Burnunun üzerine dokunduğum zaman az önce kaybolduğum karanlıktan sonra yaşamın varlığını ve güzelliğini hissettim. Bazı oyuncuların yardımıyla yavaşça doğrulmaya çalıştım. Kendime geldikten sonra yola devam ettik. Kendimi istemediğim bir durum yüzünden grupta ilgi odağı olmuş gibi hissediyordum. Age ve Elenia'nın endişeli gözlerle bana baktığını hissediyordum. İkinci durağımız olan 'Gres Kampı'na varana kadar kimseyle konuşmamaya karar verdim. Alana vardığımızda geçireceğimiz vakit ile her şeyi unutabileceğimi düşünüyordum. Hedefimiz olan Gres Kampı iki dağın arasından yılın gibi kıvrılarak yukarıya doğru çıkan dağlık patika bir yolun üzerinde belirmeye başladı.
Elenia "Çok az kaldı. Nasıl hissediyorsun?" dedi.
Kafam gerçekten karmakarışıktı "Pek bilmiyorum." dedim.
Farklı bir ses tonuyla "Beni endişelendirmeyi bir şekilde başarıyorsun." dedi. Hafifçe gülümsediğimi gördüğünde oda bana aynı şekilde karşılık verdikten sonra tekrar önüne döndü. Dostlarımın yanımda olduğunu bilmek baygınken duyduğum ve halen zihnimde yankılanan sesleri yok etmeyi başarıyordu. Yokuş patika yoldan kamp alanına doğru çıkmaya başladığımız için daha yavaş ilerliyorduk. Angel ve Lissia tekrar önden gitmeye karar verdiler ve atlarını ufak ayak hareketleriyle koşturmaya başladılar.
Gittiğimiz yol kıvrımlarından dolayı daha da uzuyor ve hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu. Bir kaç dakika sonra yukarıdan atını hızla bize doğru süren Lissia'yı gördüm. Hepimiz anlık bir refleks ile atlarımızı durdurup Lissia'nın gelmesini bekledik. Bize iyice yaklaştığında soluk soluğa bağırarak "Kamp" tekrar derin bir şekilde nefes alıp verdikten sonra "Kamp, Goblinler tarafından baskına uğramış." Dediğinde nereden geldiğini bilmediğim tahtadan bir ok grubun durduğu noktanın hemen önünde kuru toprağa saplandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irk Online - Sanal Dünya (Wattys2017)
Science FictionOyuncu sayısı milyonlara ulaşabilen sanal oyun toplulukları vardır. Bu topluluklarda kendini zirve yarışına adamış kişilerin savaşı gelecekte de şuan dünyada olduğu gibi tüm hızıyla devam ediyor. Eğlence Merkezi adlı firma, 2036 yılının getireceği ü...