Yatağın içinde sırılsıklam terlemiş bir şekilde gözlerimi açtım. Gerçek dünyada bir türlü atlatamadığım kabusların peşimi bırakmaya niyeti yoktu. Gerçi bu sefer ki rüyam diğerlerine göre biraz daha farklıydı. Fısıltılar duyduğum sisli bir ormanın içinde yürüyordum. Etrafımda aralarında mesafelerle duran ince uzun gövdeli ağaçlar vardı. Fısıltıların ne demek istediğini anlamlandıramadan öylece yürüyorken bazı ağaçların gövdelerinden akan ilk başta görebildiğim kadarıyla siyah zift gibi duran bir madde vardı. Sağımda duran ağaçlardan henüz ne olduğunu anlamadığım bu maddenin bulunduğu bir tanesine dokunarak elime bulaştırdım. Ilık ve hafif yapışkan olan maddenin renginin elimde kırmızı olduğunu gördüm ve ağaçlardan uçmaya başlayan bir gurup karganın attığı çığlıklarla uyanmıştım.
Yatağın içinde öylece tavana bakarak kendime gelmeye çalışırken saati merak ederek masanın üzerindeki saate baktığımda gece üç olduğunu gördüm. Gözlerimi tekrar tavana dikip derin bir nefes aldım ve çevik bir hareketle yataktan kalktım. Su içmek için mutfağa giderken karnımdan ufak kramplarla birlikte gurultular yükseliyordu. Holdeki sarı, seviyesi kısık olduğu için etrafını loş şekilde aydınlatan lambaların ışığının vurduğu merdivenden indim. Dikkatli adımlarla mutfağa kadar ışıkları açmadan gittim. Ayaklarım hafif üşüdüğünde terliklerimi unuttuğumu fark etmiştim. Aklımdan üşümek geçinde içimde tüylerimi diken diken eden saniyelik bir ürperti oldu.
Önce sol sonra sağ kolumu ovup ısıtmaya çalışırken mutfağa vardım. Girmeden önce kapının sağındaki duvarda bulunan dokunmatik ekrana avuç içimi gösterdikten sonra belirginleşen mavi ekranda oluşan evin krokisinden mutfağa dokunuş yaptım. Seçeneklerden lambaları seçip ışık oranını gözümü almadan oturabileceğim sevide ayarladıktan sonra dokunmatik ekranı kapatarak içeriye girdim. Işıkları açmak normalde bundan daha kolay bir şekilde duvardaki ekrana dokunup açılmasını söylemem ile yanmaya başlasada istediğim aydınlığı vermesi için ayarlaması biraz uğraştırıyordu.
Bardakların bulunduğu camlı dolaptan en sevdiğim dondurma külahına benzeyen kahverengi porselen bardağı alıp içerisine çeşmenin soğuk su bölümünden su doldurup bardağı mermer bankoya koydum. Hemen ardından bende ufak bir hareketle bankonun üzerine oturdum. Öylesine susamıştım ki bir dikişte birkaç defa yutkunarak içtiğim soğuk su kurumuş boğazımdan hızla akıp gitti. Oturduğum yerden ikinci bardağı suyu ılıştırarak doldurdum. Hararetimi aldıktan sonra bu suyu daha rahat bir şekilde yudum yudum içtikten sonra bardağı koyup oturduğum bankodan ellerimle destek alarak yere indim.
Mutfaktan çıkarken elimi duvardaki dokunmatik ekrana yaklaştırıp ışıkların kapanmasını söyledim. Mutfağın ışıkları sönerken salona doğru geçtim. Hafif sert, geniş ve gri minderleri olan koltuğa yayılarak oturdum. Koltuğun kolundaki ahşap alanda olan dokunmatik klavyeyi aktifleştirdikten sonra televizyonu açıp öylece izlemeye başladım. Anime kanallarında sevdiğim hiçbir anime yoktu. Öfleyip pöflerken bir yandan da klavyeden kanalları değiştirmeye devam ediyordum. Spor kanallarında gezerken E-sport kanalında bir basket maçına denk geldim.
Dün oynanan üniversiteler arası basket maçlarından birinin tekrarını veren kanalı izlemeye koyuldum. Maç tüm çekişmesiyle devam ediyorken karnımdaki seslerin bir türlü susmayışı canım bir şey istemesede acıkmış olma ihtimalimi aklıma getirdi. Uzandığım yerden hafifçe doğrulurken taraftarların çıldırış niteliğinde ki çığlıkları ve spikerin uzatarak söylediği "Ozan Gençtürk" ismiyle televizyona baktım. Gösterilen tekrar görüntüsünde, perdelemeden yararlanarak ince bir bilek hareketiyle etrafında dönerek serbest atış çizgisine giren kısa boylu oyun kurucunun harika pasıyla gelen alley-oppu harika bir ters smaçla tamamlayarak izleyen herkese iki kişilik bir basketbol resitali sunarak gelen bu iki sayı stadı coşturmayı başarmıştı.
Yerimden mutfağa gitmek için doğrulurken dokunmatik klavyeden televizyonun sesini yükselttim. Ufak bir hareketle klavyeyi kapatıp kroki bölümünü açarak mutfağın ışığını buradan ayarladıktan sonra mutfağa doğru yürüdüm. Mutfağa doğru giderken hareketli geçen maçı sunan spikerin sesleri arkamdan gelmeye devam ediyordu.
Mutfağa girdiğimde kafama yiyeceğim şeyleri çoktan yerleştirmiş olsamda önce dolabı açıp öylece ne yiyebileceğime dair baktım. Bir süre dolabın içine göz attıktan sonra sadece fındık kreması ile kapağındaki raflarda duran üç tane soğuk neskafe orginalden de bir tane alıp dolabı kapattım. İkisini masanın üzerine koyduktan sonra ekmek rafının içindeki ekmek poşetinden iki dilim ekmek alarak masaya bıraktım. Kulağım bir yandan da içeriden gelen basket maçı anlatımındaydı. Spiker takımlardan birinin mola hakkını kullandığını söyledikten sonra maç içerisinde öne çıkan birkaç oyuncu hakkında bilgi veriyordu. Bangonun üzerinde duran bıçaklıktan bir bıçak ve dolaplardan açık mavi porselen geniş bir tabak alıp masaya koydum.
Kapağını açtığım kremadan iki dilim ekmeğe sürüp fındık kremalı ekmekleri tabağa koydum. Dolaplardan birinden abur cubur koymayı düşündüğüm cam geniş bir kase çıkarıp bangonun üzerine koyduktan sonra cipslerin bulunduğu çekmeceyi açtım. Ağzı açık olan baharatlı cipsi kenarı iterek sade cipsi alıp açtıktan sonra kaseye doldurdum. Paketi elimle buruşturup masanın üzerine bıraktıktan sonra soğuk neskafeyi tabağa koyarak masanın üzerinden aldım ve cips dolu kaseyi de aldıktan sonra salona doğru yürüdüm.
Karnımdaki hareketliliklerle koltuğa geldiğimde beyaz formalı takımın mavi-yeşil formalı takıma 10 sayılık üstünlüğünün sürdüğü maç tüm hızıyla devam ediyordu. Elimdekileri koltuğa bırakıp koltuğun ahşap alanından mutfağın ışıklarını kapatarak sistemi tekrar klavye moduna getirdim.
Koltuğu bacaklarımı toplayıp oturduktan sonra ekmek tabağını kucağıma koydum. Neskafeyi açıp bir yudum aldıktan sonra ekmekten de ısırık alarak yemeğe devam ettim. Yediğimde hafif yağlı olan fındık kremasının lezzetine bayılıyordum. Hele ki yanında soğuk neskafe içiyorsam değmeyin benim keyfime. Maçı izlerken keyif alarak yediğim bu aperatifin ne zaman bittiğini bile fark edememiştim. Nescafeyi sol elime alarak boş tabağı koltuğa bıraktım. Basket maçı son periyot için molaya girdiğinde oyundaki güncellemeleri kontrol etmek aklıma geldi.
Sol elimle klavyeyi rahat kontrol edemediğim için hologram moduna alarak önümde beliren mavi hologram klavyeyi sağ elimle hafif sağıma doğru çekip ufak bir hareketle istediğim yere sabitledim. Televizyon ekranını ikiye böldükten sonra sağdaki ekrandan internete bağlanıp arama motoruna Irk Online yazarak resmi internet sitesine giriş yaptım. Karakterlerin ve şehirlerin bulunduğu site arka plan resmi sürekli değişiyordu. Sitenin üst sekmelerinden duyurular bölümüne tıkladım. Oyunla ilgili bütün güncellemeler ve oyunda elde edilen efsanevi itemler ile ilgili bütün haberler buradaydı. Ekrandaki birkaç konunun başlığına göz ucuyla bakarak aşağıya doğru kaydırmalar yaptığımda diğer ekranda maçın bağladığını gördüm.
Resmi siteyi kapatıp solda duran maç ekranını tam ekran moduna alarak maçı izlemeye başladım. Hologramın kaydırma kilidini açtıktan sonra koltuğun kolundaki ahşap bölümden hologramı kapatarak cips kasesini alıp bacaklarımın arasına üzerine koydum. Cips yerken izlemeye devam ettiğim çekişmeli geçen maçın sonucunu gerçekten merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irk Online - Sanal Dünya (Wattys2017)
Science FictionOyuncu sayısı milyonlara ulaşabilen sanal oyun toplulukları vardır. Bu topluluklarda kendini zirve yarışına adamış kişilerin savaşı gelecekte de şuan dünyada olduğu gibi tüm hızıyla devam ediyor. Eğlence Merkezi adlı firma, 2036 yılının getireceği ü...