Alev ve buz golemi ile yaptığımı çarpışma üzerinden üç gün geçti. Bazen Trien'in partisiyle bazen diğer oyuncularla yaptığım partilerle 'üçlü darbe' yeteneği için golem öldürmeye devam ettim. Şuan bulunduğum parti ile bir golem daha öldürdüğüm zaman görevimi tamamlayıp şehre geri dönecektim. Yaptığımız seri saldırılar ile bölgede yeni doğan dört golemi de öldürdük. Görev ekranını açtığımda şeffaf siyah pencerede 'Golem öldürme 500-500' yazıyordu. Neredeyse bir hafta boyunca uğraştığım görevi sonunda tamamladım. "Her şey için teşekkürler. Şehre dönüp görevi vermeye gitmeliyim." Dedikten sonra parti ile selamlaşıp şehre geri dönüş yapmamı sağlayan simgeye hayali bir dokunuş yaptım. Kum saati işleyemeye başladı ve bekleyişimin sonunda Shangri-La'ya ışınlandım.
Şehrin muazzam güzellikteki görüntüsüne etrafta koşuşturan oyuncularla hareketlilik katıyordu. Haritanın arama bölünme Sydria yazdıktan sonra NPCnin bulunduğu nokta kırmızı yuvarlak içinde belirdi. Işınlandığım noktaya biraz uzak kalıyordu. Aramızdaki mesafe uzun zamandır görmediğim bu cennet manzaranın keyfini çıkartmak için iyi bir fırsat oldu. Ara sokaklarda kaybolmuş gibi geziyordum. Yollarım bazen şehrin içinden akan derelerin bulunduğu yerlere çıkıyordu. Akan suyun sahip olduğu ses her zaman huzur verici geliyordu. Yine yolumun çıktığı dere kenarında bulunan bankta bir süre oturduktan sonra tekrar yola koyuldum.
Beyaz mermer bir yolda ilerledikten sonra önüme çıkan üç basamaktan bir balkona çıktım. Uçurumun kenarına inşa edilmiş alçıdan duvarları olan bir balkonda duruyordum. Eğilip baktığımda balkonun sağı ve solundan aşağıdaki limana kadar inen geniş merdivenler bulunuyordu. Oyuncular bu tür limanları transfer kapısını kullanmadan mob alanlarına geçmek için kullanabiliyordu. Bunun yanı sıra oyunda bulunan NPClerle beraber şehirde yaşayan bir halk bulunuyordu. Biz oyuncular onlara 'diyar halkı' diyorduk.
Diyar halkı da NPCler gibi oyun sistemi tarafından yönetiliyordu. Beta sürecinden sonra açılan geçişlerle beraber halk diğer ırkların bölgelerine giderek ticaret yapabiliyordu. Onlar ticaret yapmak için sadece deniz ulaşımını kullanabiliyordu.
Bulunduğum yerden baktığım limanda duran üç tahtadan yapılmış gemiden mallar indiriliyor ve yükleniyordu. Bu sırada limana, oyuncuların mob bölgelerine transferini sağlayan gemi yanaşmaya başladı. Bekleyen on kişilik neşeli bir parti gemi tamamen yanaştıktan sonra bindiler. Partinin en arkasında tek el silah kullanıcısı bir savaşçı emin adımlarıyla ağır ağır yürüyordu.
Age ve Elenia ile beta sürecinin son gününde, oyun tekrar açıldığı zaman rastgele bir yerde buluşma kararı aldık. Şuan nerede ne yaptıklarını gerçekten çok merak ediyordum. Manzaranın güzelliği ile dalıp gittiğim düşüncem aklıma gelen tamamladığım golem görevi ile bölündü. Batmakta olan kırmızı güneş koyu mavi hafif dalgalanan denizin üzerinden yansıyordu. Haritaya göz atarak yoluma devam ettim.
Sydria'nın bulunduğu yöne doğru gittiğimde onu yine iki ağacın arasında tüm alımlılığı ile duruyorken gördüm. Ona yaklaştığımda elindeki tuttuğu kitabı bir hamle ile kapattı ve kendi etrafında bir tur dönerek beni selamladı. "Tulpar, sana nasıl yardımcı olabilirim?"
"Tamamladığım yetenek görevimi teslim etmeye geldim." NPClerin birçoğunda geçici hafıza olduğu için biz oyuncuları tekrar gördüğünde hatırlamıyordu. Görevimi teslim ettim. Sydria narin sesiyle "Sana verdiğim yetenek kağıdını bana vermelisin." Dedi.
Envanter çantama koyduğum kağıdı çıkarttım ve NPCnin sistemine koydum. Bu sırada birkaç oyuncu daha yanımıza geldi. Oyuncular NPCye yanaştığında Sydria yukarıya zıpladı ve havada dönmeye başladı. Bir süre yukarıda durduktan sonra sabit durarak aşağıya doğru yavaşça inmeye başladı. Ayağı yere değdiği sırada bir tane daha Sydria belirdi. Karşımda iki tane Sydria vardı. Adeta kendini klonlamış gibiydi. "Qeas, sana nasıl yardımcı olabilirim?" dedi klon olan.
"Yeteneğimi almaya geldim seni ezik." Dedi küçümseyen bir ses tonuyla.
Bu sırada benimle ilgilenen Sydria yeteneğimin bulunduğu kağıdı eline aldı. Sağ eline yerleştirdiği yetenek kağıdımı bana doğru uzatarak "Tetreas fin de galfegerias." Dedi. Kağıttan kırmızı bir ışık yükseldi ve alacağım yetenek 'üçlü darbe'nin simgesi olan yan yana üç kılıcın üzerinde yavaşça söndü.
Klon Sydria da yetenek sayfasını yırtıp yanımda duran oyuncuya uzattı. Yeteneği aktifleşir aktifleşmez üçü bulunduğumuz yerden saçma kahkahalarla uzaklaştı. Klon Sydria elinde tuttuğu yetenek kitabını kapattı ve gerçek Sydria'ya selam verdikten sonra yavaşça kaybolmaya başladı. "Buyur Tulpar, yeteneğin artık aktif." Dedi.
"Teşekkürler küçük hanım." Dedikten sonra elbisesinin eteğini tutup eğilerek beni selamdı. Hemen yetenekler bölümünden 'üçlü darbe'nin özelliklerini kontrol edebileceğim simgeye hayali bir dokunuş yaptım. Açılan yetenek penceremde yeteneğin sembolüne dokundum.
Adı: Üçlü darbe
Özellikleri: 750 YP harcayarak kullandığında hareket hızını arttırarak arka arkaya yapılan üç darbe ile rakibe 3.000-6.000 hasar verme olasılığı. Tekrar aktifleşme süresi 5 dakika.
Yeteneğin bilgilerini kapattım. Kısa aktifleşme süresi olan bu yetenek çok işime yarayacak gibi duruyordu. Rakibimin seviyesine ve item durumuna göre en düşük 3.000 HP verebilecektim. Seviyem, golem görevini yapıyorken kazandığım TPlerle kırk dörttü. Bir seviye daha kazandıktan sonra buraya tekrar ziyarete gelecektim. Haritadan transfer kapısını aratarak en yakınımda bulunan transfer yapısına doğru sabırsızlık içerisinde yola koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irk Online - Sanal Dünya (Wattys2017)
Science FictionOyuncu sayısı milyonlara ulaşabilen sanal oyun toplulukları vardır. Bu topluluklarda kendini zirve yarışına adamış kişilerin savaşı gelecekte de şuan dünyada olduğu gibi tüm hızıyla devam ediyor. Eğlence Merkezi adlı firma, 2036 yılının getireceği ü...