**8.Hapis**

9.3K 375 48
                                    

Multimediada Miray

"Miray"

"Hımm" dedim belli belirsiz uykulu bir sesle Giray'a.

"Miray"

"Ne var? Ne?" diye biraz sesimi yükselttim.

"Bana baksana ya. Sen iyice uyku sersemi oldun çıktın. Şurda senden her ne kadar zor olsa da bir şey rica edeceğim."

"Umarım uykumu kaçırdığına deyecek bir şeydir."

"Benim İçin öyle ama seni bilemiyorum işte."

"Ne istiyorsun?"

"Annem dışarıya tek başıma çıkmama izin vermedi. Arkadaşlarla buluşmaya gidecektik. Benim yüzümden planda bir değişiklik oldu. Hep beraber Bulut'gilin evinde film izleyeceğiz. Eylül ve Duru'da dahil. Yani burdan çıkartman gereken benimle geliyor olman. Ne dersin?" Ne mi derim? Tabikide koşa koşa gelirim. Ama madem Giray bu kadar çok gitmeyi istiyor bundan biraz çıkar sağlayabilirim.

"Bana ne?"

"Miray yapma lütfen ikizim. Bunu bana yapma" Beni ikna edebilmek için şekilden şekile girmeye çalışıyordu. Öyle de olması gerekiyor. Beter olsun! Boğazını temizledi ve bir anda ciddileşti.

"Söyle ne istiyorsun?" dedi bıkkınlıkla.

"Bu hava şartlarına kıyafetlerim uygun değil. Biliyorsun kış geldi. Bütün mal varlığımı da yaz kıyafetlerime yatırmışt..."

"Ne kadar para istiyorsun?" diye sözümü kesti.

"Gönlünden ne koparsa." Bunu söylemiştim ama bir yandan da Giray'a az para vermemesi için korkunç bakışlarımla hipnotize etmeye çalışıyordum.

"Tamam az para vermeyeceğim. Lütfen bana öyle bakma." Gülümsedim.

"Hadi kalk artık saat 12 oldu."

"Yok artık. Ben o kadar uyudum mu?"

"Her cumartesi pazar annemin kaldırmadığında, sende her cumartesi ve pazar geç uyandığında aynı cümleyi kullanmaktan vazgeç."

"Bugün cumartesiyi değil mi? Unutmuşum" dedim bir yandan da kendime gülerek.

"Ve bunu da! Ben hazırlanmaya gidiyorum. Sende çabuk hazırlan."

"Tamam" dedikten sonra Giray odadan çıktı. Bende yataktan çıktıktan sonra banyoya girip yüzümü yıkadım. Dişlerimi de fırçalayıp odama geçiş yaptım. Siyah dar paça giyip üzerine beyaz üzerime yapışan bir penye giydim. Havalar soğduğu için en sevdiğim asker yeşili kabanımı giydim. Gözümün altına göz kalemimi de çektim ve işte hazırdım.

Odamdan çıktım ve mutfağa girdim. Dolabı açıp içinden meyve suyunu ve dünden kalan patates kızartmasını aldım. Aç olan her şeyi yer bir kere. Masaya koyup ayaküstü atıştırdım.

"İşin gücün yemek ya!" diye yakınarak mutfağa giren Giray'a gözlerimi devirdim. Yanıma gelip patatesten birkaç tane ağzına attı ve kendine yeni bir bardakta meyve suyunu doldurdu.

"Demek ki sana çekmişim. İşin gücün yemek ya!"

"Çok konuşma. Hadi çıkalım"

"Tamam" dedikten sonra anneme öpücük verip evden çıktık. Arabaya bindikten yaklaşık, yani tam olarak 23 dakikadan sonra gelebilmiştik. Şu an beyaz bir -villa hiç abartılı olmaz- evin önünde duruyorduk. Burası site gibi bir yerdi. Evler art arda dizilmişti evleri birbirinden ayıran beyaz çitler vardı. Arabadan inip yeşil bahçeden içeri girdik ve kapının orda durup zili çaldım. Kapıyı Bulut açtı. Yüzünde her zamanki takındığı sırıtma vardı. Bir şey demeyip içeriye girdim. Çok soğuktu.

DAĞ AYISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin