Yine bir alarmla kalkış ve yine bir eziyet. Ne zaman bitecek bu çile? Ne zaman huzura kavuşacağız? Ne zaman uykuyla tanışacağız? Sanırım bu sorunların tek bir sorusu var; ne zaman mezun olacağız?
"Miray kalktın mı?"
"Evet, kalktım" diyerek kalkmamış olduğum yatağımdan kalkarak anneme seslendim. Okul formamı üzerime geçirerek kısa eteğimi de sıcak hava nedeniyle çorapsız giydim. Her ne kadar hava sıcak olsa da lakosumun üzerine ince bir ceket giydim. Dün akşamdan ördüğüm beliğimi çözerek saçımın kıvırcık kalmasını sağladım.
Çantamıda alarak odamdan çıktım ve mutfağa girerek kısa bir kahvaltının ardından Giray'la okula geldik. Sınıfa girdiğimizde geç kalmamıza rağmen derse girmiş bir öğretmen göremeyince gülümsedim. Gözüm Bulut'a kayınca bana sırıtarak baktığını fark ettim ve bende sırıtmamı ondan eksik etmeyerek sırıttım.
Sırama oturduğum anda sınıfa giden hocayla neşem yerine gelmişti. Zamanlamamız mükemmel.
Ders tüm sıkıcılığıyla geçerken Eylül'e döndüm ve onunda dersten sıkılmış yüz ifadesini gördüm.
"Bugün okul çıkışı bize gelmeye ne dersin?"
"Ne?"
"Duydun beni. Hem annemle tanışırsın. Duru'da gelir. Annem diye söylemiyorum ama mükemmel yemek yapar."
"Heyecanlandım şimdi."
"Hep böyle misindir?"
"Genellikle."
"Eee. Cevap?"
"Tamam. Geliyorum tabiki."
"Tamam. O zaman Duru'ya mesaj atıyorum" deyip çantamdan telefonumu çıkardım ve cam kenarında Çağrı'nın yanında oturan Duru'ya okul çıkışı bizim eve gelmesi için bir mesaj yolladım. Ona baktığımda telefonuyla uğraşıyordu ve tahmin ettiğim kadarıyla mesajımı okuyordu. Telefonuma mesaj gelmesiyle kilit şifremi girdim ve mesajı açtım.
Aşk Böcüğü Duru 😷
Çok isterim... 😊😘😁
Zaferle gülümsedim ve mesajı Eylül'e gösterdim. Kaşlarını çattı mesajı okuyup anlamamışçasına bana baktı. Sonra ne olduğunu anlamış gibi gülmeye başladı. Baya sesli bir şekilde. Haliyle hocanın dikkatini de çekmiştik. Fizikçi anında bize bakarken, "Ne oluyor orda?" dedi.
"Yok bir şey hocam. Arkadaşın öyle gülesi geldi herhalde. Bende anlamadım."
"Neyse. Bir daha sesinizi duymayacağım"
Eylül'e baktığımda eliyle güldüğünü saklamaya çalışıyordu. Ama kıkırtısı halâ kulaklarıma ulaşıyordu. En sonunda gülmeyi bırakıp bana baktı ve, "Aşk Böcüğü" deyip tekrar gülmeye başladı ve gülmelerinin arasından "Duru mu?" deyip bu sefer kahkahasını bastıramadı ve yine hocaya yakalandık.
"Eylül kalk ordan, Giray'la yer değiştir."
"Aman hocam evde zaten Miray'ı zor çekiyorum okulda da dayanamam herhalde" deyip kendi sırasından kalktı ve ve benide kolumdan tutarak kaldırdı. Bu nasıl bir abi be!? Asıl amacı Eylül'le oturmak. Sanki anlamadık. Ayakta durmayı bırakıp Bulut'un yanına oturdum.
Bana sırıtarak bakan suratına karşın, "Bazen gerçekten ikiz olup olmadığımızı düşünüyorum. Bence benim bununla bir kan bağım olamaz" dedim ve hocaya bakmaya başladım.
"Seni duydum" diyen Giray'a öne eğilerek kulağına fısıltı halinde olmasa da sesimi alçaltarak konuştum.
"İyi duyamamışsındır belki. Aramızda kan bağı olmasına çok şaşırıyorum diyordum. Bak anlamadıysan ya da duyamadıysan ömrümün sonuna kadar tekrar edebilirim. Sıkıntı yok. Beynini fazla zorlama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ AYISI
Teen FictionBabasının işi için taşındılar. O dağ ayısıyla tanıştı genç kız. Kaderlerinde hep birlikte; beraber olmak vardı. Gittiği her yerde onu çıkardı karşısına hayat. Köpek gibi hırlaşıp durdular birbirlerine. Ta ki kalbinin en başından beri hızlanışının se...