**39.Yolculuk**

6K 258 42
                                    


Miray'dan

(3 gün sonra)

Bavulumdaki eşyalarda eksik var mı diye kontrol ettim. Sanırım yoktu. Sanırım ne ya? Bu işte şüphe asla olmamalıydı. Tüm kışlık kazaklarımı ve ceketlerimi doldurmuştum. Sonuçta soğuk olacaktı.

"Tamam, ya. Her şey hazır. Ben hariç." Henüz 2 saatim olduğu için bunun 1 saatini banyoda geçirerek harcadım. Üzerime sıfır kollu salaş tişört giyerken altıma siyah dar paçamı geçirdim. Saçımı hafif kurutup tam kâkülümün üstüne taçtan bir belik ördüm. Saçımı ve kâkülümü taradıktan sonra her şey hazırdı. Üzerime siyah deri ceketimi giydikten sonra bavulumu alıp odadan çıktım. Bavulumu kapının önüne koyduktan sonra mutfağa geçtim ve anneme arkadan sarıldım.

"Beni korkuttun, deli kız!"

"Evde kötü niyetli biri mi var da korkuyorsun anne?"

"Anne, telefonumun şarj aletini gördün mü?" diyerek mutfağa giren Giray'a baktım ve "A varmış," dedim. Annemden ayrıldım ve yemek masasında gözlerini deviren babamın yanına gittim. Sanki tezgâhın üzerinde yemek yapan ve salonda televizyon izleyen başka bir babam varmış gibi. Düşündüklerime bir göz devirdikten sonra babamın yanağına sulu öpücük bıraktım. Annemde o ara Giray'a "Ben senin telefon şarj aletini nerden göreyim!? Bir özel eşyanıza sahip çıkamıyorsunuz!" diyordu.

Babama dönüp "Bak gördün mü, yine çoğul eki kullandı," dedim sanki ben özel eşyama sahip çıkamıyormuş gibi. Ben düzenli bir kızım.

Mutfaktan çıkıp salona geçtim ve fişte takılı olan şarj aletini çıkarıp elime aldım. Mutfağa geri döndüğümde Giray anneme laf yetiştirmeye çalışıyordu. Şarj aletini ona uzattığımda oldukça duygudan yoksundum. Giray bir şarj aletine, bir de bana baktı garipçe. Sonra elimden alıp "Saol," dedi. Söylediğine aldırmayarak masadaki yerime geçtim. Yaptıklarını unutmuş değildim. Ya da unutacak gibi. Benim yerime Eylül'ü seçiyordu her seferinde. İkiz kardeşin yerine Eylül'ü.

"İşte, patates kızartması da hazır," diyerek annemle Giray masaya oturdular. Çatalımı alıp iştahla yemeye başlarken bir yandan da arada portakal suyu içiyordum. Yeğim bittiğinde telefonumun çalmasıyla masadan kalktım ve arka cebimdeki telefonu çıkardım.

'Bay Ego' arıyordu.

"Efendim," diyerek cevapladım.

"Yok, lordum." Arda'nın sesini duyunca gözlerimi devirdim. Sanki görebilecekmiş gibi.

"Ne var Arda? Sabah sabah tüm neşemi kaçırdın."

"Sende mi britüs?" dedi arda yapmacıktan ağlayarak. Pardon, haykırarak.

"Lan oğlum versene şu telefonu!" diye arkadan Bulut'un sesi gelince bir hışırtı geldi. Ardından da Bulut'un sesi.

"Aşağıda olduğumuzu söylemesi için verdim telefonu ama işinin ibnelik olduğunu unutmuşum."

Güldüm ve "Tamam, iniyoruz" dedim.

Telefonu kapatıp "Gelmişler," dedim ve annemle babamı öpüp bavulumu aldım ve dışarıya çıktım. Giray'la asansöre binip aşağıya indiğimizde gördüğüm şeyle gülümsedim. Bulut benim en sevdiğim beyaz LaFerrari'siyle gelmişti.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Giray'ın sorduğu soruya şaşırsam da aldırmadan "Hayır," dedim.

"Eylül'ün benim arabamla gelmesini sağlar mısın?" İşte buna şaşırmamıştım. Ne zannetmiştim ki?

"Kendi işini kendin gör," diyerek bavulumu sürükledim ve arabanın yanına geldim.

"Bavulları Giray'ın arabasına koyalım. Bende bagaj yok."

DAĞ AYISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin