*ÖZEL BÖLÜM – Miray'ın Yemek Maceraları*
1 Ay sonra...
"İşe geç kalacaksın," dediğimde ağzından anlamadığım mırıltılar çıkartarak belimdeki elini sıkılaştırdı. Bende ona uyum sağlayarak saçlarıyla oynadım biraz. Belik ördüm, bozdum, çektim...
"Biraz daha yatmaya devam edersen daha fazla geç kalacaksın."
"Gitmek istemiyorum."
"İlk günden, gerçekten mi?"
"Hastayım derim, ölüyorum, karıma doyamadım derim izin vermezler mi, ha?" deyip tek gözünü açıp gözüme baktı masumca.
"İş gezisine çıkıyormuş gibi konuşma, akşama evdesin işte."
"Bende derdimi kime anlatıyorsam zaten," deyip doğrulduğunda biraz çıplak geniş omuzlarını seyrettim. Sanırım mükemmel bir kocaya sahiptim.
Bende doğrulup omuzlarına masaj yapmaya başladım. "Akşama ne yemek istersin?" Tuhaf tuhaf yüzüme bakmaya başlayınca kendimden ödün vermeyerek anlamsızca baktım ona.
"Sen, yemek, sen, mutfak. İyi ama bunların hepsi zıt anlamlı."
"Abartma, alt tarafı yemek," dedim ellerimi omzundan çekip yataktan destek alarak.
"Bilmem farkında mısın bir aydır dışardan yiyoruz."
Alayla güldüm. "Bir kere zamanım olmadığı için yapmamıştım. Ayrıca ben yemek yapabiliyorum, bil diye söyledim hani."
"Öyleyse akşamı sabırsızlıkla bekliyor olacağım karıcığım."
'Görürsün' dercesine başımı kararlılıkla salladım.
Saatine bakıp kendisine işkence çektirmişim gibi elektrik hızıyla bana döndü. "İyi de daha işe bir buçuk saat var."
"İçime doğdu, geç kalacaksın."
"Hahh! Yani yatakta biraz daha sarılarak uyuyabilirdik."
Gözlerimi devirdim söylediklerine karşın. "Hala uyumak için çok geç değil," dedi beni ikna etmek amaçlı gözlerime bakarak. "Sen daha oturuyor musun? Kalk hazırlan çabuk," deyip omuzlarından ittirdim. O gülerek ayağa kalkarken bende yataktan çıkıp sabahlığımı üzerime geçirdim ve aşağı, mutfağa indim.
Çay suyunu ocağa koyarken bir yandan da ketıla suyu koydum. Kahvaltılıklardan masaya koyarken ketılın 'tık' sesiyle alıp çayı demledim ve çayın kaynaması üzerine yavaşlattım altını. Ekmeği dilimleyip masaya koyarken iki yumurta çıkartıp sucukları kızarttım ve kasenin içine yumurtayı kırdım. Kabuğu düştüğünde kendime lanet okuyup elimle kabuğu alıp çöpe attım. Yumurta da piştiğinde masaya koyduğum sırada Bulut mutfağa girmişti.
"Bakıyorum da kendini benimle çok iyi geliştirdin."
"Ya, ne demezsin," dedim aklıma ilk günler gelirken. Yumurta kırmayı Bulut öğretmişti. Hatta bir hafta kahvaltı masasının nasıl düzenleneceği ve neler koyulacağını baya baya bana uygulamalı olarak göstermişti.
"Yemek yapmasını da öğretmemi ister misin?"
"Yemek yapabiliyorum."
"Yumurta da kırabiliyordun güya."
"Evet kırabiliyorum."
Yumurtanın içinden çıkardığı kabuğu göstererek "Bende öyle düşünmüştüm," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ AYISI
Teen FictionBabasının işi için taşındılar. O dağ ayısıyla tanıştı genç kız. Kaderlerinde hep birlikte; beraber olmak vardı. Gittiği her yerde onu çıkardı karşısına hayat. Köpek gibi hırlaşıp durdular birbirlerine. Ta ki kalbinin en başından beri hızlanışının se...