Bölüm 7

14K 659 65
                                    

Merhaba! Yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Uzun bir bölüm oldu ve yazarken cidden yoruldum. Yorum bırakırsanız ve beğenirseniz emin olun çokta mutlu olurum. Hikayenin gidişatını hakkında ne düşünüyorsunuz? Sence daha neler olacak? Gelecek bölümde sizleri heyecanlandırmayı düşünüyorum. Olaylar yavaş yavaş başlıyor ve birlikte bakıp neler olacak göreceğiz. O zaman hepinize keyifli okumalar :')

''Ama ben bunu yapamam,'' diye son bir kez daha diretmeye çalıştım.

Duygu Hanım, bıkkınlıkla büyük bir of çekti. Ardından devirdiği gözlerini bana çevirip çok ciddi bir tavırla konuşmaya başladı. Sakin kalmaya çalışıyor gibiydi ama çokta başarılı olduğu söylenemezdi.

''Çisil, sen ne demek istediğimi anlamıyorsun galiba. Ayrıca yarım saat önce yaptıklarını hala sindirmiş değilim. Daha ilk günden Barlas Bey küplere bindi. Ya dediğimi yaparsın ya da çok üzgünüm yollarımızı ayırmak zorunda kalırız, hem de ilk günden. Tercih senin.''

Duygu Hanım ağır konuşmasını yaptıktan sonra beni odada yalnız başıma bırakıp gitti. Duvarlar üstüme üstüme geliyormuş gibi hissediyordum ama bundan önemli bir şey varsa o da Duygu Hanım'ın benden istediği şeydi. Resmen delilikti!

Ne demek Barlas Bey ile Antalya'ya gideceksin? Hayır, ben daha yeni işe başlamıştım ve bu da yetmezmiş gibi beni aldıkları pozisyon ile hiçbir alakası olmayan bir işten sorumlu tutulmuştum.

Ben Barlas'ın hizmetçisi falan değildim ki. Lanet olsun!

Sinirli bir şekilde odadan çıkıp Barlas'ı aramaya koyuldum. Koca şirkette başka insan mı yoktu? Neden ben gitmek zorundaydım ki. Kolidor boyunca kendi kendime söylenerek yürüdüm. Hala hazmedemiyordum. Bugün öğrendiklerim bir yana odada yaşadığım olay bir yana ne saçma bir gündü bu böyle. Koca dünyada nasıl bir şanssızlıktı bu? Aklıma Çınar ile Uraz geldi. Barlas, gerçekten bu adamsa? Bir an kafamı sağa sola salladım. Hayaldi, evet bu bir hayaldi. Nasıl bir oyunun içine düşmüştüm ben.

''Hey, sen buraya bak.''

Bomboş koridorda gelen ses ile bir an afalladım. Gözlerim seslenen kişiyi tararken cidden en son olmasını istediğim kişiyi gördüm; Barlas.

''Ne dikiliyorsun orada? Hemen yanıma gel,'' dedi.

Beyefendinin havalarından da geçilmiyordu. Üstüne giydiği takımla karşımda durmuş bana bakıyordu. Uzun boyunun ve  geniş omuzlarının dikkat çekmeme gibi bir lüksü yoktu.

''Evet,'' dedim yanına yaklaştığımda.

Bir an sanki iğrenerek bana baktı gibi hissettim ama ardından gözüm düzelttiği kol saatine kaydı. Ben kol saatine odaklanmışken o da konuşuyordu.

''Duygu Hanım az önce odamdaydı. Demek sen bana eşlik edeceksin?'' dedi.

''Evet,'' dedim.

''Bu çok kötü oldu,'' dedi. Halinden hiç hoşnut değildi.

''Ya, sormayın benim açımdan da kötü,'' diye söylendim. Bir an dediğimi anlamadı ama sonra duruşunu dikleştirdi ve konuştu.

''Şimdiden söyleyeyim, canımı sıkarsan canını sıkarım küçük kız.''

Bir an şaka yapıyor sandım. Ama hiçte şaka yapıyor gibi değildi, gayet ciddiydi. Az önce tehdit mi edilmiştim? Ağzımı açmak ve 'sen ne diyorsun be' diye çemkirmek istedim ama yapamadım. Ah, ben bu hallere düşecek kız mıydım?

''Anladın değil mi? İstersen heceleyebilirim, yavaş düşüyor galiba,'' dedi.

''Anladım Barlas!'' dedim.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin