Bölüm 13

10.5K 520 57
                                    

Baktım, güzel yorumlarınız beni çok mutlu etti; bir istekle dolup taştım ve sizlere güzel bir bölüm yazdım. Artık yavaş yavaş sizleri bazı konularda aydınlatmak istesem de kafamda çok farklı bir kurgu olduğunu da belirtmek isterim. Bu yüzden hiçbir şeyi aceleye getirmek istemiyorum. Bu sene sınava da hazırlandığım için bölümleri çok dengesiz bir şekilde paylaşıyorum. Ama elimden geldiğince uzun yazmaya çalışıyorum, emin olabilirsiniz. Neyse, kısa keserek keyifli okumalar diliyorum. Son olarak görüşlerinizi bildirirseniz çok mutlu olurum. İyi okumalar.

Sıcak hava tenime çarparak yere düşerken, açılan bağcıklarıma aldırmadan Barlas'ı takip ediyordum.

Elimdeki kartı bir kez daha gözden geçirdim. Bir merakla girdiğim o dükkandan daha da meraklanarak çıkmıştım.

Yaşlı adamın gözlerindeki o hüzün aklıma gelince bir an kendimi ciddi anlamda suçlu hissettim. Belki de yıllar önce kendi içine gömdüğü duyguları alevlendirmiştim. Elimden bir şey gelecek olsaydı eğer hiç düşünmeden yardım ederdim ama elimden bir şey gelmiyordu.

Dünya çok garipti. Onlarca insan vardı ve hepsinin de birden fazla derdi vardı. Ve çoğu insan, derdin en büyüğünün kendisinde olduğunu dile getirip duruyordu. Halbuki kötünün de kötüsü vardı, biliyordum. Bu gerçek, dünyadan bir kez daha nefret etmeme neden oldu. Çekilebilir bir yanı yokmuş gibi görünüyordu hep. Büyüdükçe dertler artıyor, getirdiği sorumluluklarda omuzlara yükleniyordu. Başka ne vardı ki?

Herkes bir yarış içerisindeydi. Ve o bir o kadar da bencillerdi. Her şeyi geçtim hayalleri kirleten insanlar vardı.

Hayalleri kirletenler, nasıl insan olabilirlerdi ki?

Kafamı iki yana salladım. Düşünmek istemiyordum çünkü düşündükçe içimde tarifi olmayan bir kara delik oluşuyordu.

İki adım daha attıktan sonra elimdeki kartı tekrar cebime koyup önümde yürüyen bu adamın sırtına baktım. Geniş omuzları, uzun bacakları ile benden oldukça uzundu.

Saçları o kadar güzel görünüyordu ki bir kova dolusu pamuk gibi yumuşacık olmalıydı.

Bir iki adım atıp yaklaşacaktım ki aniden durmasıyla sırtına çarpıp yere düştüm.

Canım acımıştı!

Düşerken kolumun üzerine düşmemek için büyük bir mücadele vermiş, popomun üzerine düşmüştüm ve zonklamasıyla anladığım kadarıyla kalçam çıkmıştı.

''Düz yolda yürümeyi bile beceremiyorsun,'' diyen Barlas'a tüm sinirimi püskürtmek istedim.

Ne vardı da durduk yere yolun ortasında durma gereği duyuyordu!

''Siz birden durunca düştüm,'' dedim yerden kalkıp üzerimdeki tozları silkelerken.

''Biliyor musun?'' diye sorarken dikkatimi kendisine çekmiş ve yürümeye başlamıştı.

Cümlesini tamamlamasını merakla beklerken duyduğum şeyden hiç memnun kalmamıştım.

''Bizim şirketteki muhasebecinin bir kızı var. Adı Petek'ti galiba, ondan daha betersin. Kız daha beş yaşında bunu da belirteyim, Çisil.'' dedi ve dönüp bana baktı.

''Biraz sakar olabilirim,'' dedim söylediği şeye karşılık.

''Biraz mı? Hadi ama, sen bu sakarlıkla onca sene nasıl yaşadın gerçekten merak ediyorum.''

Yüzümü buruşturmuştum. Pekala, birazcık sakar olabilirdim ama beyinsiz falan değildim. Gayet de kendi ayaklarımın üzerinde durmayı başarıyordum; en azından ben öyle düşünüyorum.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin