Bölüm 23 - 3. Kısım -

6.6K 315 27
                                    


Size verdiğim yirmi üçüncü bölüm sözünü tutmak için uğraşıyorum ve dediğim gibi uzun olacak demiştim. Part üç oldu ve bir rakam verecek olursam iki part da bölümü tamamlamayı düşünüyorum. Ayrıca sizleri yavaş yavaş mutlu etmeye başlayacağım tabii her mutluluğun asıl yüzünü de göstermek istiyorum. Önceki bölüme o kadar çok yorum heldi ki hepsi birbirinden güzeldi, teşekkür ediyorum. Eğer bu bölüme de öyle olursa gelecek bölüm için daha hızlı olmaya çalışacağım.


Zaman, zaman olmaktan çıkmış; akrep, yelkovanı kovalamaktan usanmış, saatler dakikaları, dakikalar saniyeleri sevmiyormuş gibiydi tam da şuan. Zaman bir türlü geçmek bilmiyordu.

Bana gözlerini dikmiş Barlas'ın bakışları altında tüm vücuduma şok veriliyormuş gibi içten içe acı çekiyordum.

Kollarını önünde bağlamış, güneşin parlaklığına meydan okuyabilecek muazzamlıkta gözbebeklerini bana dikmiş öylece oturuyordu. Ve bunu neredeyse on beş dakikadır devam ettiriyordu. Gözlerini bir saniyeliğine bile çevirmemiş, pür dikkat kesilmişti.

Üzerimdeki sabahlıkla ben de karşısındaki boş sandalyeye oturmuş sadece bir şey demesini bekliyordum.

Bir an dudaklarını hafifçe aralasa da ardından burnundan sesli bir şekilde soluyarak kafasını yana çevirdi ve sakinleşmeye çalışır gibi gözlerini yumdu.

Ben de ortamdaki garip sessizliğin etkisiyle ne yapacağımı bilemez bir şekilde sadece ellerimle oynuyor arada kafamı kaldırıp göz ucuyla ona bakıyordum. Ama her seferinde aynı manzara ile karşılıyor, üzerime çöken hüzünle yüzümü buruşturuyordum.

''Beni çok şaşırttın Çisil,'' dedi.

Sesini duyar duymaz gözlerini görme umuduyla hızlıca kafamı kaldırdım.

''Böyle olsun istemedim,'' dedim bana söylediği şeye karşılık.

Oturduğu yerde kıpırdandı ve bır bacağı diğer bacağının üzerine gelecek şekilde atıp beklemeye başladı. Ardından konuşmamı istediği için konuştu.

''Neden böyle bir şey yaptığını açıkla o halde.''

Dudaklarım bir açıklama için atağa geçecekken geri kapandı.

Sadece birkaç saniyeliğine öylece kalakaldım. Ne için o halde olduğumu hatırlayamadım ve kendimi zorlamam sonucunda Duygu Hanım'ın teklifi geldi aklıma.

''Bir hayalin var mı?'' diye sordum sorduğu şeye karşılık olarak. Aklıma gelen ilk şeydi ve nedensizce sormak istemiştim. Bana sorduğu şeyi duymamış gibi sormuştum hem de bu yzden başlarda cevap vermeyecek sansam da beni yanılttı ve cevap verdi. Ayrıca bunu yaparken oturduğu yerde hafifçe öne doğru eğilmiş yüzünü yüzüme doğru yaklaştırmıştı.

Şekilli dudakları o kadar yakınımdaydı ki gözlerim gözlerinden düşüyor resmen dudaklarını incelemek için oraya kayıyordu. Kendimi zorladım ve gözlerinin içine odaklandım.

''Yok,'' demişti net bir şekilde. Dudaklarının arasından sıcan nefesi bile nefesimi kesebilirdi. Nefesinin sıcaklığını üzerimden atmaya çalışırken bir yanda da konuşmaya devam ettiği için ona kulak vermeye çalışıyordum. Arada kaçan cümlelerin ardından dediklerini algılayabilmiştim.

''Gerçekleşemeyecek şeylerin hayalini kurmam ben. Kursam bile bu dünyada yaşatmak istemezdim zaten.''

Böyle bir cevap beklemediğim için soracağım şeyi değiştirip, ''Neden?'' diye sordum.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin