Bölüm 24

5.8K 259 100
                                    

Yeni bölüm geldi. Bu bölümde bazı şeylerin değişeceğini düşünüyorum. Bakalım neler neler değişecek, güzel yorumlarınızı bırakıp merakımı gidermeyi unutmayın. Ayrıca bir şeyden bahsetmek istiyorum. Şu ana kadar hiçbir zaman sizlere vote sınırı koymadım. Böyle bir şeyin saçma olduğunu düşünüyorum fakat bir yandan da hikayemi okuyan değerli bir kitlenin olduğunu biliyor, güzel yorumların geldiğini görüyor ama neden beğenilmeden geçildiğini anlamıyorum. Beğenmeyenler olabilir; saygım sonsuz. Fakat, ciddi anlamda eleştirilerinize ihtiyacım var ve bu benim verdiğim emeğin tek karşılığı. Sizlerden çok bir şey beklemiyorum. Beni bilen biliyor, hepinize fazlasıyla değer veriyorum fakat bu tavır karşısında sizlerin bana itibar etmediğiniz düşünüyorum. Az da olsa verdiğim emeği, hak ettiğimi hissettirin. Bir beğeni ne kadar zor ki? Şimdiden beğenilerini ve güzel yorumlarını eksik etmeyen herkese teşekkür ediyorum. Umarım bölümü beğenir, keyifle okursunuz. İyi okumalar, küçük balıklarım.

Kimi insanlar olur; ruhu bedenine fazla gelir. İki kuruş için benliğini hiçe sayar ve ayaklar altına sayar. Kimisinin ise öyle büyük bir yüreği olur ki bedenine sığmaz, yara almış bedenini parçalayarak özgür kalır. İşte o özgür kalan ruhlar yalnızca bir gün gün yüzüne çıkacaktır. Ölüm, bedene üflediği ve ruhu kendine hapsetmek istediği zaman.

Etrafımda o kadar insan vardı ki dikkatimi, yapmam gereken işe odaklayamıyordum. Onlarca gürültü, kulağımı sağır edecek bir tonda tekrarlanıyor ve içimde bir yerlerde üstü bir türlü kapanmak bilmeyen nefretime tohumlar ekiyordu. Hakan'dan nefret etmek için onlarca sebebim vardı ve belki de onlardan birisi de beni buraya getirmesiydi. Karşımda hiçbir şey olmamış gibi iki adamının ortasına oturmuş, viskisini yudumlayan adama baktım. Karşısında oturmuş, bu kasvetli ortamda avını bekleyen bir katil gibi sessizliğe bürünmüştüm.

Nedenini bilmiyordum ama Hakan, yüzüme gölge düşüren bu şapkayı çıkarmamı istememişti. Bu da benim işi gelirdi ve ben de o mide bulandırıcı yüzünü görmek zorunda kalmazdım.

Etrafta çılgınlarca dans eden erkekli kızlı grupların üzerine takıldı gözlerim. Kolonlardan çıkan yüksek ses, birbirine sürtünerek dans eden insanlar ve sigara ve alkol kokan, oksijensiz kalmış bir ortam...

Menderes'in buraya geleceğinden emin bile değilken burada oturmuş onu bekliyorduk. Nasıl oluyordu da Hakan, bu kadar kendinden emin olabiliyordu ki? Menderes'i en son gördüğüm zaman Hakan'a o kadar bağlıydı ki beni saçımdan tutup onun önüne atabilecek kadar gözü boyanmıştı. Peki ne olmuştu da Hakan, bir zamanlar en sadık olan adamının şimdi canını istiyordu?

Aralarında geçebilecek tüm durumları tartmaya çalıştım fakat bu benim idrak edebileceğim düzeyde değildi. İkisinin arasında hatta ikisinin arasında da değil; Hakan ve adamlarının arasından su sızmadı. Öyle körü körüne bağlıydılar ki Hakan'a, bir hiç uğruna canlarını bile verebilirlerdi. İşte bu ise benim gözümde onları sadece acınası yapıyordu. Sadece iğrenilesi insan tiplemeleri...

Gözlerim, hala dans eden insanların üzerindeyken kulaklarım yüksek sesin arasından Hakan'ın öksürüğünü algılamış ve tüm dikkatimi dağıtmıştı. Hakan'ın hedefi işaret etmesi direk gözleriyle işaret ettiği yöne bakmama neden oldu. Menderes, siyahlara bürünmüş bir şekilde barmene doğru yaklaştı ve bir şeyler istedi.

Onu görmek bile kalbimi avuçlar içine alıp eziş büzüş yapmaya yetiyordu. Ve böyle bir acıya rağmen hala ona kötü bir şey yapmak istemiyordum. Ona zarar vermek istemiyordum. Kendimi korumak için bunu yapmıştım fakat onu bu dünyadan koparmak bana ait bir şey değildi.

Hakan'ın, ''Dediklerimi unutma,'' demesiyle bacak bacak üstüne attığım ayağımı düzelttim ve yavaşça ayağa kalkıp vücudumu saran elbiseyi düzelttim.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin