Bölüm 11 - Kesit -

9.8K 319 16
                                    

Merhaba herkese! Yeni bölüm kesiti ile karşınızdayım. Yeni bölüm yakınca gelecek ve bu da bir sürpriz olsun dedim. Sizce; Çisil, Barlas' açıklama yaptı mı? Peki, peşindeki adamdan kurtuldu mu? Son olarak Burcu nasıp Antalya'ya geldi? Hepsini yeni bölümde birlikte göreceğiz. Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın. Kocaman öpüyorum!

O kadar koşuşturmanın ardından iki dakikalık dinlenme fırsatı bulmuştum ki bu merasimim de Duygu Hanım'ın adımı seslenmesiyle son buldu. Gözlerim Duygu Hanım'ı bulduğunda bana eliyle gel işareti yapıyordu. Hızlı adımlarla yanına gidip acaba yine ne için çağırıyor diye düşünmeye başladım.

Eli ile üst üste koyulmuş kamera çantalarını ve yan yana dizilmiş fotoğraf makinesi ayaklıklarını gösterdikten sonra onları arabaya taşımamı söyledi.

Başka bir şey demeyip yanımdan ayrıldığı için bana da işsizlikle üst üste koyulmuş kutuları taşımak kalmıştı.

İlk kutuyu arabaya götürmüştüm götürmesine de bu iş git gide çekilmez bir hal alıyordu. O kadar kutunun bir insan tarafından taşınması güçtü çünkü!

Bir kaç kutu daha taşıdıktan sonra son kalan kutuyu da kucaklamıştım ki attığım adımla; buraya daha yeni koyulduğunu fark ettiğim fotoğraf makinesi ayaklığına ayağım takıldı.

Yere düşmemin üzerinden daha on saniye bile geçmemişken, bizim ekibin beceriksiz kızı fotoğraf makinesi ayaklığına çarptığı için ayaklıkta kafama düştü. O an ki acıyla düştüğüm yerden zar zor kalkabildim.

Ayağa kalkar kalkmaz
elim zaten refleks olarak zonklayan kaşıma gitmişti. Bir yandan kendime gelmeye çalışıyor bir yandan da acının etkisi ile yarı kapalı yarı açık gözümle etrafı görmeye çalışıyordum.

Duygu Hanım'ın bana bakmadan, "Hızlı ol Çisil, arabalar kalkıyor!" demesiyle zonklayan kaşıma aldırmadan kutuyu da kaldırdığım gibi arabaların yanına gittim.
Herkes, eşyaları arabalara yerleştirirken, son kalan fotograf makinesi ayaklığı aklıma gelince onu da almak için geri döndüm.

Ayaklığı toparlamaya çalışırken, "Biraz acele edemez misin?" diye böbürlenen Barlas'ın ses tonu kulaklarımı doldurdu.
Biraz daha hızlanmaya çalıştım.
Kafamı kaldırmamış, dağılan parçaları toplamaya çalışıyordum ki yine konuştu.
"Ağır vahasıtasın resmen."

Son parçayıda aldıktan sonra ayağa kalkıp, "Özür dilerim," dedim.

Gözlerimin içine odaklanmak yerine alnıma odaklanmış gibiydi. Düştüğüm icin alnım kızarmış ya da morarmış olmalıydı. Bir de sakarlığıma konuşma yapmasını çekemeyeceğimden tam arkamı dönmüştüm ki eliyle kolumu kavradı.
İnce uzun parmakları tenime temas edince o bölgede anlıkta olsa bir karıncalanma hisseder gibi olmuştum.
Beni kendisine çevirdiği gibi kendine çekti. Bir eliyle kolumu tutarken diğer eliyle de çenemi kavrayınca o an kendimi garip hissettim. Kavradığı çenemi yana çevirdi ve büyük bir dikkatle izlemeye başladı.
"Kaşın," dedi incelemeye devam ederken. Her bir kelime yuvarlanıp cümle halinde dudaklarından dökülürken, aradan sızan sıcak nefesi de yüzüme çarpıyordu. Birden bire basan sıcakla kendimi geri çekmeye yeltendim ama kapan gibi yakalamış olduğu kolum buna izin vermemişti.
"Tam bir kız çocuğusun," dedi bakışlarını gözlerime çevirirken.
"Artık yine ne iş becerdiysen kaşını patlatmışsın," dedi.
O an bu pozisyona daha fazla bürünemeyeceğimi fark edip, onun bir an ki dalgınlığından yararlanıp kolumu kurtardım.
"Ben hallederim," dedim kendimden emin bir şekilde. Bir düşmeyle nasıl kaşımı patlatmış olabilirdim ki. Hicbir şey hissetmemiştim halbuki.
Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Elimi kaşıma götürüp, "O kadar da kötü değil," demiştim ama yüzümün buruşmasına engel olamamıştım. Parmak ucum yaraya temes adince yara zonklamış, canımı acıtmıştı.
Barlas onaylamaz şekilde başını iki yana sallarken bir yandan da oflamıştı. Ardından hic beklemedigim bir anda beni çekiştirmeye başladı. "Söylesene Çisil, ne zaman büyüyeceksin?" dedi.
Sorduğu soruyla bir an afallamıştım. Bir cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım ki müsade etmemisti. Çünkü ben daha cevap veremeden o tekrar konuşmaya başlamıştı.
"Hiçbir zaman," dedi.
Ben, beni cekiştirmesi ile bir oraya bir buraya savrularak dengesiz adımlar atarken bir an durup bana dönmesiyle düşmekten son anda kurtulmuş gözlerimi, gözlerini bana diken adama dikmiştim. Ve iste tam o an, gözlerimin içine bakarak can alıcı cümleyi söyledi.

"Anlaşılan sen hep bir kız çocuğu olarak kalacaksın."

Haklıydı, ben hep bir kız çocuğu olarak kalacaktım.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin