Bölüm 23 - 1. Kısım -

7.7K 289 50
                                    

Sürpriz geldi! Umarım bir nebzede olsa sizi mutlu edebilmişimdir. Gel gelelim bölüme ve bölüm hakkında söyleyeceklerime... Evet, bölümü hastalığımın verdiği fırsatı kullanarak yazmaya karar verdim ve tamir olan bilgisayarımın gelmesi ile de birlikte yazmaya başladım. Yirmi üçüncü bölümü uzun yazmayı düşündüğümü söylemek istiyorum ve öyle de olacak. Bu birinci kısım sadece, ikinci kısım ne zaman gelir bilmiyorum ama görünüşe bakılacak olursa evet tahmin ettiğiniz gibi sınavdan sonra. Size arada sürprizler yapmayı çok istiyorum ve inanın boş vakitlerimi sadece bu konuda değerlendirmeye çalışsam bile bu bölümü yazmak bile çok zor oldu. Nedenini bilmediğim bir şekilde bazı şeyler gelişti ve bende çoğu şeyin yeni yeni farkına varıyorum. Nedir bu gelişmeler derseniz dışarıdan okurken görülebilecek bir şey olmasa da ileride etkiyebileceğini düşündüğümden bazı değişikler yapmam gerektiği için sakin kafaya ihtiyacım var ve bildiğiniz gibi bu süreçte sakin olamıyorum. Neyse sizleri fazla yormak istemiyorum. Daha sonra bu konu ile ilgili uzunca bir duyuru yazıp sizleri bilgilendireceğim, merak etmeyin. Çünkü bu konu az da olsa beni düşündürüyor ve canımı sıkmıyor değil.

 Kısa olmasını umduğum ama uzun olan duyurumun ardından sizleri yalnız bırakıyorum. Ayrıca destekleriniz için kocaman öpüyorum. Keyifli okumalar.

Not olarak bölümdeki yazım yanlışları için şimdiden özür diliyorum. Gözden kaçanlar ve dalgınlığa gelenler oluyor, anlayış göstereceğinize eminim.




Vücudumda delikler açabilecek kadar kuvvetli bir rüzgar; vücuduma çarpıyor ve benim ruhsuzluğum karşısında birer birer ucunda öylece oturduğum uçurumun kenarından aşağı düşüyordu.

Ellerimle vücudumu sarmış, bacaklarımı karnıma doğru çekmiş bir şeylerin olmasını bekliyordum. Bekliyordum ama neyi beklediğimi bilmeden bekliyordum... Sadece iyi şeyler umuyordum. Hayata dair, hayatıma dair iyi şeylerin olmasını umuyordum.

Her şey bir yana, hayata dair bekleyişlerim bir yana bana eşlik eden rüzgar öyle güzel süzülüyor öyle güzel okşuyordu ki yaralarla donatılmış tenimi ne kalkıp gitmek istiyordum ne de olduğum yerde kıpırdamak... Belki de beklediğim fakat sonucunda aldığım şey buydu. Yaşıyor olmam ve rüzgarın tenimi binlerce kez dövebilmesi...

Önümde duran manzaraya bir kez daha baktım. Uçsuz bucaksız bir deniz, ağaçlarla çevrelenmiş bir uçurum kenarı ve üzerime serpilecekmiş hissi uyandıran gökyüzü...

Yaşamak için belki bir neden olabilirdi bunlar lakin ben yaşamak istediğimden emin olamıyordum artık. Yaşamak, benim için daha çok ölmekti. Eğer bir ölü olacak olsaydım muhtemelen daha az acı çekerdim. En azından yaşarken çektiğimden daha az olacağı kesindi bu fakat ölmek içinde can atıyor değildim. Bir parça eksikti ve o parça olmadan ne ölmeyi ne de yaşamayı hak ediyordum ben. Gerçi ölme konusunda da başarılı olacağıma inanmıyordum. İnanmıyordum çünkü bir şey eksikti. Bir şey olması gerektiği gibi işlemiyordu hayatımda; işte onun ne olduğunu henüz bende bilmiyordum. Belki de burnumun ucundaydı belki de asla onu bulamayacaktım ama yokluğunun varlığının farkındaydım.

Oturduğum topraklı zeminden kalktım ve üzerimi çırptım. Üzerim fazlasıyla kirlenmişti ama bu tabii ki umurumda değildi. Kiri seviyordum. Pisliği, karanlığı daha çok seviyordum. Masum görünmeye çalışan insanların aksine olduğum gibi yaşamak belki de bu hayata dair sevdiğim tek şeydi.

Önümde duran uçsuz bucaksız manzaraya hoşçakal diye fısıldadıktan sonra arkamı döndüm. Gözlerim, ayakkabı bağcıklarıma takıldı. Garip bağlanmıştı.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin