Bölüm 9

11.5K 579 31
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bir sürpriz yaptım ve yeni bölümü erken paylaştım! Bazı gelişmeler oldu ve bölümü haftaya yayınlayamayabilirim dürtüsü ile erken yayınlamaya karar verdim. Bu bölümden sonra hikayenin asıl döngüsü başlıyor artık. Sizden ricam bu bölümde özellikle yorumlarınızı esirgememeniz çünkü yazarken birkaç noktada tereddütler yaşadım; umarım beğenerek okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Bu arada destek olan herkese teşekkür ediyorum. Ve son olarak isterseniz profilimdeki diğer ''Rutubet'' adlı hikayeme de göz atabilirsiniz. Hepinizi öpüyorum. Bir dahaki bölüme kadar kendinize iyi bakın.

Bölüm şarkısı: Evenescence - My Immortal

Bu adamlar beni nasıl bulmuştu? Benim Antalya'da olduğumu nereden biliyorlardı? Hadi ama bu bir rüyaydı ve ben gözlerimi kapatıp açınca her şey geçecekti, değil mi?

Gözlerimi sıkıca yumdum. Burada değillerdi, beni bulmuş olamazlardı. Gözlerimi açmadan önce adamların gördüğüm yerde olmamalarını umdum, buna ihtiyacım vardı. Korkarak gözlerimi açtım ama hala oradaydılar!

Uzun boylu ve yapıca iri olan kafasını çevirir çevirmez göz göze gelmemek için arkamı döndüm. Ne yapmam gerekiyordu, düşünemiyordum bile! Düşünme yetkimi kaybetmiş gibi sadece ortada dikiliyordum! En iyi şeyin koşarak uzaklaşmak olduğuna karar verip, başlarda dikkat çekmemek için sakin adımlarla yürümeye başlasam da  ardından hiç tereddüt etmeden asansöre kadar koştum.

Nefes nefese, asansör düğmesine tecavüz edercesine ard arda basıyordum. Millet tarafından tabii ki garipsenecektim, ne bekliyordum ki?

Yanımdaki bayan 'salak mısın' dercesine gözlerini üzerime dikmiş rahatsız edip etmediğini düşünmeden beni izliyordu.

''Ne bakıyorsun!'' diye adeta gürledim.

Ayı mı oynuyordu? Hiç mi telaş yapan insan görmemişti.

''Saygısız,'' dedi ve asansöre binmekten vazgeçip yolunu değiştirip uzaklaştırdı. Hızlıca asansöre binip mantıklıca düşünmeye çalıştım.

Bu adamları en son gördüğümde Uraz'ların evinin önündeydim. Birkaç gündür gayet rahattım, şimdi nereden çıkmışlardı!

Nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalıştım. Neden hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Hayat sürekli beni yormak  zorunda mıydı? Azıcık huzur istiyordum, çok şey değil!

Asansörden iner inmez odaya girdim. Barlas'ın yokluğundan faydalanıp hızlıca duşa girdim. Benim bir yolunu bulup buradan gitmem gerekiyordu; benim bu ülkeden şehirden gitmem gerekiyordu.

Duştan çıktıktan sonra valizi açıp hızlıca elime gelen ne varsa giydim. Beni odada bulamazlardı değil mi? Ne saçmalıyordum, adamlar İstanbul'dan kalkıp Antalya'ya gelmişti; tabii ki beni bulabilirdi!

Etrafımda yardım isteyebileceğim kimse yoktu. Bir yardım eli uzatan insanın olmayışı tam kalbimin üzerine bir yük oldu. Kendimi iyi hissetmiyordum. Kaç senedir onca şeyi tek başıma göğüslemeye çalışıyordum ama evrenin unuttuğu bir şey vardı; ben de bir insandım. Benimde bir sabır noktam benimde bir çizgim vardı. Her insan bir noktaya kadar dayanabiliyordu. Ben de artık patlamaya noktasına yavaş yavaş geliyordum.

Beden yorgunluğu dışında bir de ruh yorgunluğu diye bir şey vardı. Ben bedenen değil ruhen çökmüştüm.

Köşesine sindiğim duvar dibine iyice çökerken bu işten nasıl kurtulabileceğimi düşünüyordum. Ama hiç mantıklı bir yol bulamıyordum. Kapının açılma sesini duyunca ani bir sıçrama ile yerimden fırladım. Ödüm kopmuştu!

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin