Bölüm 35

3.8K 147 21
                                    

Buraya sizleri sevdiğimi söyleyen bir adet not bırakıyorum ve okumanız için hemen gidiyorum!


***********

''Acının en büyüğü; acının en büyüğünü yaşadığını düşünmektir.''

Gözleri, ufuk çizgisini andıran bir derinlikle, ruhu kadar boş olan duvara odaklanmıştı. Gözlerinin ucunda duran gözyaşları inatla tutunuyordu. Düşmemek için adeta çırpınıyordu.

Ben ise ağzıma mühür sürmüş gibi konuşmadan onu izliyordum.

Ne söylemem gerektiğini düşünmüyordum artık. Çünkü ne söylersem söyleyeyim, içindeki acıyı hafifletemezdim.

Yaşadığı şeyin ne denli yaralayıcı olduğunun farkında olduğumdan bu yüzden sadece susmakla yetiniyordum.

Bir süre onu izledim. Kirpiklerinin titrediğini ve gözlerini yummamak için verdiği mücadeleyi az çok anlayabiliyordum.

Verdiği mücadele kendine ya da bana değildi; hayataydı.

Ağlamayacağına ve güçlü duracağına söz vermiş gibi bir o kadar kararlıydı. Ve öyle de kaldı. Gözyaşlarının akmasına müsade etmeden eliyle bir çırpıda tüm gözyaşlarını sildi. Burnunun ucu hafif kızarmıştı. Yanaklarının ve ellerinin kıpkırmızı olmasının aksine duygularının buza dönüştüğüne ve uzun bir süre öyle kalacağına da emindim.

Burukça bir gülümseme ile bana dönerken ben de tebessümüne karşılık gülümsedim.

Bir gülüşün içinde bu kadar acı gülümseyebilir miydi? Evet, şuan tam olarak bunu yaşıyordu. Bunu gülüşünden rahatça fark edebiliyordum. O kadar buruk bir gülümsemeydi ki içinde oluşan buz kütlelerinin ağırlığı kendini yeterince hissettiriyordu. Bu ruhuna batıyordu. Bu kalbini bir küle çeviriyordu.

''Üzgünüm,'' dedi tebessümünü hala devam ettirirken. ''Amacım sana destek olmaktı. Sanırım pek beceremedim.''

Elimi omzuna yavaşça bırakırken ona gözlerimle gülümsemiştim. Bir kelam etmeden ne demek istediğimi anlamış ve minnettar olmuştu çünkü konuşacak gücü yoktu. Bunu biliyordu.

''Teşekkür ederim.''

Omuzundaki elimi yavaşça sıkarken yalnızca ''Önemli değil,'' dedim.

Ve uzunca bir zaman ikimiz arasında geçen tek diyalog bu olmuştu. Bir süre ne o konuştu ne de ben... Tek gürültü; dışarıda öten baykuşların ürkütücü sesiydi.

Onun gibi bulmuştum kendimi. Karşımdaki duvara odaklanmış bir şekilde oturuyordum. Bacaklarımı karnıma doğru çekmiş, ellerimi bacaklarımın etrafında dolayıp birbirine kenetlemiştim. Başım yorgunluktan düşüyordu. Çenemi dizime koyarken Melodi'ye yandan bir bakış attım. O da benimle aynı vaziyetteydi. Bu durum oldukça komik olacaktı bir an gülümsedi sonra konuştu.

''Şu halimize bir bak. Bir ormandayız ve karanlıkta oturup karşımızda duran bu boş duvarı izliyoruz. Kesinlikle problemliyiz.''

Onu onaylarken, ''Aynı zamanda bir o kadar da normaliz,'' diye ekledim.

Bu hoşuna giderken kocaman gülümsedi ve ''Kesinlikle normal olan biziz,'' dedi. ''Biz gayet mutluyuz ve hayat çok güzel, yuppi!''

Eliyle havaya doğru beşlik çakarmış gibi hareket yaparken komik olmaya çalışıyordu. Bu canımı acıtmıştı. Acılar içinde yüzerken, yüzdüğü o sularda bir dal aramak; bulduğu o dala da yetişememek üzücüydü.

Onu bozmamak için aynı hareketi bende yapıp ona doğru dönmüştüm. Kocaman bir kahkaha atarken onu mutlu edebildiğim için sevinmiştim.

Bir insanın tebessümü olmak gökyüzüne düşen ilk kar tanesi kadar saftı benim için.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin