Bölüm 23 - 4. Kısım -

8.3K 288 144
                                    

Oldukça uzun bir bölüm oldu ve bir rekor kıralım istiyorum! Bu bölüme bir sürü gerçek anlamda eleştiri şeklinde yorumlar yapın ve beni mutlu edin. Her birinizin yapacağı yorum benim için çok önemli ve inanın büyük bir mutlulukla okuyorum! Umarım güzel bir bölüm olur. Hepinize iyi okumalar.

Yazım hataları varsa okurken tarayıp düzelteceğim; merak etmeyin. Anlayış göstereceğinizi biliyorum. O zaman keyifli okumalar.

O zaman güzel bir cümle ile giriş yapalım!


Tüm yaralara bir yara bandı varken şayet tek kalp  yarasına yoktur. Onun ilacı sadece doğru insandan gelecek şefkattir.

Hayallerin, yapmaya cesaret edemediğimiz şeylerle dolu olması fakat bizim bunları bile bile hala onları arzulamamız...

Bazen gerçek anlamda kollarımı kendime sarmak ve hayallerimi birer birer öldürüp, cesetlerinin izlerini, tekrar tekrar yaşatmak için zihnimin en ulaşılmaz köşelerine gömmek istiyordum.

Hayallerimi öldürmek ve onlara tekrar nefes vermek istiyordum; üzülmemek için. Bazen belki de sorun ben de değildir de hayallerimdedir diye düşündüğümde oluyordu.

Böyle düşünüyordum çünkü bütün çabalarıma rağmen hayallerim kol kola girmiş benden gerçekleşmek istemiyormuş gibi kaçabildiği kadar kaçıyordu. Bunu kabullenme noktasına geliyormuşum gibi hissetsem de kabullenmiş değildim lakin elimle dokunduğum her şey can veriyor, nefesimin çarptığı tüm insanlar da intihar ediyormuş gibi hüzün yağmuruna tutuluyordum. Tüm herkes benden kaçıyordu sanki. Belki de kötü bir insandım onlara göre ve sevilmiyordum bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa o da insanlarin hayalleri insanları bir o kadar insan yapıyordu bu hayatta.

Ben güzel ve iyi hayallerin peşinde koşan bir insandım. Ben iyiyi isteyen bir insandım. Ve iyi insanlar; kötü şeyleri aklına getirmeyen insanlar demek değildi. İyi insanlar tüm kötülüğün farkında olup onlara rağmen iyiliğin yanında olmayı seçen insanlardı. Ve onlardan birisi de bendim işte. Eğer iyi olmak kötü bir şeyse benim bu dünyada başıma gelen en güzel şey kötü olmak olurdu. Yok değil miydi? Vardı. Benim de içimde bir tohum büyüklüğünde kötülük vardı. İnsanoğluyduk, yaradılışımızda vardı bu. Fakat ben o tohumumu kim dafalarca sularsa sulasın yeşertmemiştim. Onların ne kadar karanlık olduğunu biliyordum ve ben güneşimi, asıl güneşimi görmeden asla o toumlarımı yeşertmeyecektim. Tam tersine o güneşimle öldürecektim tüm karanlığı. Ben, ben olmaktan vazgeçmeyecektim. Ve bunu Barlas ile yapmak istiyordum.

Bana elini uzatan tek insan olmasa da en özel insandı. O benim kalp kırıklıklarıma yapıştırıcı, ölmüş duygularıma nefes, yaşayan duygularıma ilaç olabilecek insandı. O bana nedeni olmadan, nedenini sormadan sarılan tek insandı. O bana çıkarı olmadan yardım eden tek insandı.

Belki daha onu tanımıyordum ama bu ona karşı bir şeyler hissetmeme engel miydi? Değildi. Barlas, hayatıma bir an da girmişti. Öyle hızlı girmişti ki ne ağırlayabilmiştim onu ne de kovabilmiştim bu karmaşık hayatımdan. Ama öyle de güzel oturmuştu ki kalbime, öyle de güzel gülümsemişti ki kovmak istesem bile yapamazdım belki de... Olmamış mıydı? Olmuştu. Beni başlarda çok sinirlendirmiş, dünyanın en kibirli adamı olduğunu düşünmeme neden olmuştu. Öyle kırmıştı ki kalbimi, öyle azarlamıştı ki beni hayattaki en değersiz  insandan birini; babamı hatırlatıyordu. Babamın yapmadığı onlarca şeyi yapmıştı. Birden bire değişmişti, bunu bende anlayamıyordum ama sorgulamıyordum da; en azından sorgulamadığımı düşünüyordum. Öyle demişti çünkü. Sorgulama ve yaşa. Öyle yapıyordum artık ve az da olsa bazı şeylerin yoluna girdiğini hissediyor gibiydim nedense. Ve sorgulamadığım kadar içime atıyordum adının harflerini, dudağının çizgisini, saçlarının usulca dans edişini... Bir gün hepsini soracak, defalarca tekrar edişini izleyecektim. Hatta onu ben öğrenecektim. Ve öyle güzel öğrenecektim ki benimle gurur duyacaktı. Onu ben bu şekilde mutlu edecektim. Ona kendimi kanıtlayacak belki de o zaman onun yaptığı gibi kalbine habersizce sinecektim.

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin