Gelecek Bölümden Kesit

2.2K 61 14
                                    

Bölüm için ve genel açıklamayı gelecek bölümle yapmayı düşünüyorum. Beklemede kalın...

Huzursuzdum.

Hareket etsem kırılacakmış gibi duran bir yatağın üzerinde öylece hareket etmeden yatıyordum.

Küçücük bir odada, hareket etsem kırılacakmış gibi hissettiğim yataktan ve çekmecelerinin sağlam olmadığına emin olduğum küçük bir dolaptan başka bir şey yoktu. Bir de zorla kapanmış, her bir rüzgarda açılmak için can atan pencereyi zar zor kapatan yırtık bir perde vardı.

Huzursuz olmamak elimde değildi. Hem huzursuzdum hem de fazlasıyla korkuyordum. Barlas'ın aşağıda olduğunu düşünüp kendimi rahatlatmaya çalışıyordum fakat bir yandan da ona zarar gelmesinden korkuyordum.

Gıcırdayan yatakta huzursuz bir şekilde döndüm. Sanki gözlerimi aralarsam her şey benim için daha kötü olacakmış gibi hissetsem de zorlayarak gözlerimi yavaşça araladım. Gözlerim, yırtık perdenin rüzgardan sağa sola savrulmasını fırsat bilerek içimi aydınlatacak kadar parlak olan Ay'ı buldu. Gözlerim pür dikkat Ay'ın üzerindeyken üzerimdeki rutubet kokan battaniyeyi boynuma kadar çekip korkumu bastırmaya çalıştım. Burnumun yanmasına aldırış etmeden battaniyeye iyice sarıldım.

Üşüyordum. Soğuk resmen içime içime işliyordu.

Ayrıca altımdaki çarşafında temiz olmadığına emindim. Çıplak vücudumun çarşafla temas ettiğini unutmak ister gibi kafamı iyice yastığa gömdün. Yastıkta, battaniye ve çarşaf kadar pisti fakat çıplak tenimin kirli bir şeyle temas etmesi özellikle bu evdeki bir şeyle temas etmesi beni daha huzursuz ediyordu.

Gözlerimin yanmaya başlaması benim için hiç iyi bir şey değildi.

Yatağın içinde iyice küçülürken Barlas'ın buralarda olmasını diliyordum. Ne bir ses vardı ne de bir insan. Yaptığım tek şey arada bir dönüp göz ucuyla kapıya bakmaktı. Yatağın gıcırtısı, kulaklarımı parçalar gibi acıtsa da içimdeki korku beni bunu yapmaya mahkum kılıyordu. Kapı açılır da içeri birisi girer diye korkuyordum.

Bir süre korkumu bastırmaya ve her şeyi unutmaya çalıştım. Gözlerimi öyle sıkı birbirine kenetlemiştim ki, gözlerimdeki yanmanın bile yüreğimi sızlattığını hissedebiliyordum. İçim acıyordu işte. İstediğim tek şey huzurlu olmaktı. Korkmadan yaşamaktı. Mutlu olmaktı...

Düşüncelerimle el ele tutuşmuş öylece savrulurken, kulaklarım; kapının yavaşça inen kolunu işitti. Gözlerim refleksle kapanırken aynı zamanda vücudum yatakta git gide küçülüyordu sanki.

Kimin geldiğini deli gibi merak ediyor aynı zamanda deli gibi korkuyordum.

''Çisil..,'' dedi fısıltıyla çıkan bir ses tonuyla.

O an, o ses tonu bana yalnızca ninni gibi gelmişti.

Sırtım dönük olduğu için onu göremiyordum, kıpırdamadan öylece yatıyordum. Ayak sesleri sadece birkaç saniye sürdü ve ardından kesildi. Barlas'ın varlığının çok yakınımda olduğunu hissedebiliyordum.

Gözlerimi iyice birbirine bastırırken yüzümde bir nefes hissettim.

Gözlerimi açarsam, gözyaşlarımın da beni terk edip gideceklerini biliyordum.

Gözlerimi yavaşça aralarken, gördüğüm tek şey onun güzel yüzüydü.

Gözyaşlarımdan görmek ne kadar zor olursa olsun onu ayırt etmek benim için çok kolaydı. O gözlerimin her daim görmek istediği tek şey gibiydi. Ona resmen hasret yaşıyordum. Bu kadar yakınımdayken ve onu bu kadar severken bana neden bir o kadar da uzaktı ki?

Gözlerim iyice aralanırken, gözyaşlarım usulca yastıkla buluştu. Barlas, bir eliyle destek aldığı yatağa tutunarak öylece olduğu yere eğilmiş yüzüme bakıyordu. Aramızda birkaç santim vardı sadece. Gözleri o kadar güzeldi ki az önce bakmak için gözlerimi araladığım Ay bile bu güzelliğe gücenir, Barlas'ı kıskanırdı.

''Korkuyorum,'' dedim yalnızca. ''Çok korkuyorum, Barlas.''

Barlas ise sadece gözlerimin içine bakıyordu. Dudakları, çöldeki kum taneleri gibi bir o kadar kusursuzdu. Kirpikleri, önüne düşen bir tutam saçı, kirli sakalları...

Dokunmak istiyordum. Ona dokunup, kokusunu içime çekmek istiyordum.

Buruk bir tebessüm ile gülümsedi ve ''Yapma,'' dedi. Bakışlarımın dudağında olduğunu fark ettiğim an utancımı gizleyerek gözlerine baktım. Karnımdaki, kasıklarımdaki yanma resmen içimi kavuruyordu. Az önce üşüyordum fakat şuan bedenim alevler içinde yanıyordu.

''Aklından geçenleri tahmin edebiliyorum, Çisil... Yapma,'' dedi ve bir elini yüzüme koydu. Elinin tersiyle yavaşça yanağımı okşarken gözyaşlarım ta en başından beri ait olduğu yere gidiyor gibiydi: Barlas'ın ince uzun parmaklarının arasından avucuna... Gözyaşlarım, Barlas'ın elinden kayıp giderken Barlas'ın yanağımdaki varlığı içimi gıdıklıyordu.

Gözlerim iyice açılıp Barlas'ın gözlerine sarılırken sadece sustum. O ise yaklaşıp burnumun ucundan öptü. O küçücük öpücü ile olduğum yerde gözyaşlarına boğulurken fısıltıyla konuştu.

''Ağlama,'' dedi eli hala yanağımın üzerindeyken. ''Senin uğruna denizleri yakabilecek bu adamın karşısında ağlama. Kendine değil, bana bunu yapma.''

O an Barlas'ın dediklerinden daha çok kendi dediğime takılmıştım. Ağzımdan bir an çıkan söz Barlas'ın gözlerinin bana iyice kenetlenmesine ve yanağımda usulca ileri geri giden elinin durmasına neden olmuştu.

''Bir gün sen de beni sevebilecek misin?''

Burun BurunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin