-3- Hamileyim Ayşe!

22.7K 960 58
                                    

Üçüncü Bölüm

"Söz konusu ailem olduğunda kendimi zorluklarla dolu bir bayırı çıkmaya çalışan yaşlı bir teyze gibi hissediyordum. Yaşlanmış, nefes alamayan, şiş ayaklarının ağrısı yüzünden geceleri sabah eden yalnızlığında kavrulup giden bir teyze... Ve evet bu hayatta beni zorlayan bayır kesinlikle ailemdi...

Ayşe

Ayşe bir haftadır İzmir'deydi. İçinde burnunda tüten güzeller güzeli şehrini gezme aşkıyla yanan tarafıyla, ailesinin sorunlarını çözmesi için ona baskı yapan yanı kavga edip dururken onu boğan ev adı altında gizlenmiş olan hapishanesinden çıkamıyordu. Kendisinde uzaklaşacak gücü bulamadığı, ne ablasından ne de babasından tek bir söz duyamadığı için her geçen gün çıldıracak gibi oluyordu.

Güneşin batmasıyla beraber sona eren günlerin ardından hâlâ ablasına ulaşamamıştı. Sanki İzmir'e onun için gelmemiş gibi davranan ablası sıkıntılı dudaklarını aralayıp her şeyi anlatmaktansa kendisini mühürleyip kapatmayı daha doğru buluyor gibiydi. Bu duruma ne kadar daha katlanacağını düşünürken aklına bir hafta sonra katılması gereken mezuniyeti geldi. Kesinlikle dört zorlu senenin ardından o kepi havaya atmayı hak ediyordu. Sıkıntıyla dolanıp dururken terleyen ellerini dolgun bacaklarını saran açık mavi kotunun üzerinde gezdirdi ve siyah tişörtünü çekiştirerek villanın etrafında kaçıncı turunu atıyor olduğunu düşünmeye çalıştı.

Yürüdükçe her şeyin değişeceğini ve anlam kazanacağını düşünen yorgun zihninin yanına bir de yorgunluktan sızlamaya başlayan bedeni eklenmişti. Yüzünü gökyüzüne kaldırıp nefes almaya çalışırken arka cebine koyduğu sigara paketine uzandı. Sıkıntısını azaltacağına inandığı tek dalı parmakları arasında tutarak dudaklarına yerleştirdi. İçine çektiği acı dumanı tüm insanlığa çare olması için üfledi. Ardından savurduğu sert küfrün arasında kulağına ilişen iç çekişle beraber bakışlarını villanın camlarında gezdirdi. Bakışlarından kaçmaya çalışan ablasını perdeyi kapatıp kaçmak üzereyken yakaladı. Günlerdir evde onu bir hayalet gibi izleyen ve gerekmedikçe konuşmayan sadece yaptığı şakalara gülmekle yetinen ablasına ulaşmanın vakti gelmişti. Ayşe evinde gereğinden fazla durmuştu.

Bu kaçış artık son bulmalı abla, yoksa bu sıkıntı, bu sessizlik beni öldürecek!

Ayşe içemediği sigarasını yere atarken adeta içi acıdı. Bu heba ettiği ya da tadını almadan içmeye çalıştığı kaçıncı sigarasıydı kim bilir. Dudaklarında kalan acı tadı silmek için birkaç defa yutkundu ve dilini dudakları üzerinde gezdirerek duruşunu dikleştirdi. Ablasıyla konuşmaya değil de savaşa gidiyormuş gibiydi. Aile içi savaşın zayıf tarafında yer alan amaçsız bir asker gibiydi.

İki yanında uzanan dolgun mavi saçlarını savurarak hızla villanın geniş tahta kapısından içeri daldı. Ablasını bulması saniyelerini almış olsa da evin büyüklüğü yüzünden nefes nefese kalmıştı. Ama kapısını açıp yatağının üzerinde sessizce ağlayan ablasını gördüğünde bu sefer üzüntüden nefesi kesilmişti.

Tam ağzını açıp ona doğru koşmak üzereyken havaya kalkan minik elin ve yaşlarla parıldayan dudakların sersemletici etkisiyle kala kaldı. Birisi durmadan karnına sürekli yumruk atıyordu ve Ayşe buna engel olmak yerine dudaklarını birbirine bastırıp nefes almadan ablasından gelecek tek bir söz bekliyordu.

İyiyim... Ya da değilim

"Hamileyim Ayşe!"

Bunun iyiyim ya da iyi değilimle alakası bile yok abla!

Ayşe tekrar sertçe yutkunarak ablasına doğru bir adım atmaya çalıştı yerinden kıpırdayamadığının farkındaydı ama sanki bir ömür boyu koşmuş gibi hissediyordu.

Tutku MahkûmuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin