On İkinci Bölüm
"Tüm Dünya bana karşı gelse de ben sadece Ali'yle savaşıyormuş gibiydim. Ondan başka kimseyi gözüm görmüyordu."
Ayşe
Bir Hafta Sonra...
"Can otelin yapımı başladı mı?"
"Ali bak dostum iyi değilsin, eve git ve dinlen, kafanı topla," dedi Can, Ali'nin yüzüne endişeyle bakarken ama Ali onu görmüyor duymuyordu. Babası öldüğünden beri kendisini işlere vermiş eve bile uğramamıştı. Kaçtığı şey babası mıydı yoksa evli olduğu yabancı mıydı bilmiyordu ama ayakları geri geri gidiyor her seferinde kapıya uzanan eli geri çekiliyordu.
"Otelin yapımı başladı mı dedim Can?"
Can ellerini yukarı kaldırarak teslim olduğunu gösterdi ve arkadaşının sakinleştiğini gördükten sonra büyük siyah masanın ortasında duran mavi dosyaya uzandı. Ali başını büyük pencerelere çevirmiş dışarıyı izliyordu ama baktığı mavi gökyüzü bile ona Ayşe'yi hatırlatıyordu. Mavi renginden nefret etmeye başlamıştı. Odanın içinde turlamaktan vazgeçerek bakışlarını ve bedenini Can'a çevirdi.
"Dostum otelin yapımı başladı ama buna çomak sokmak için hiçbir şansımız yok Mehmet Yiğit'in her yerde adamları var. Yapacağımız en ufak yanlışta adam bizi holdingin kapısına koyar ve Uluhan soy adını yerin dibine sokar. Unutma iki holding birleşti ve burada senin adamlarında ekmek yiyor," dedi Can onun nefretini mantığa dönüştürmeye çalışırken her ne söylerse söylesin faydası olmayacağının farkında olsa da çırpınmaktan vazgeçmiyordu.
"Ne yapıp edip o adamı zarara uğratacağız Can beni anlıyor musun? O adamın canını yakmadan ölmeyeceğim!"
Can ellerini masaya dayayarak yüzünü Ali'ye doğru uzattı. Kötü bir adam olmadığına inandığı günler geride kalmıştı. Ali de o da zamanında İzmir'in korkulu rüyası olmuş ardından yaşadıkları toprakları terk etme kararı almışlardı. Bu onlar için hem bir uzaklaşma hem de bir arınma olmuştu. Şimdi birbirlerine baktıklarında arınamamış olduklarını daha da kötü ve karanlık bir ruh haline büründüklerini içten içe ikisi de kabul ediyordu. Can ağrıyan başının sızısıyla gözlerini kıstı ve birbirine bastırdığı dişleri arasından kardeşim dediği adama hayatı boyunca verebileceği en kötü taktiği verdi.
"Onun kızıyla evlisin dostum ne yapman gerektiğini bilmiyor musun?"
"O adam kızlarını sevmiyor dostum! Eğer sevseydi onu düşmanının oğluna vermezdi!" dedi Ali ve sıkıntıyla arkadaşının gözlerine baktı ve başka bir şey demesini bekledi Can'ın.
"Tamam kızını sevmiyor olabilir ama itibarını ve saygınlığını ne kadar çok sevdiğini biliyoruz Ali! Ve onun kanından gelen birine zarar verdiğinde otomatik olarak ona zarar vermiş olursun," dedi ve söyledikleri yüzünden kendisinden tiksinerek masadan uzaklaştı ve çıkmak için kapıya doğru yürümeye başladı.
"Sen çok kötü bir adamsın Can."
"Bunu o kadar çok duydum ki Ali," dedi Can ve kapadığı kapı ardından gelen sahte kahkahaları Ali'nin canını sıktı. Arkadaşıyla ilgilenecekti ama önce kendi kapısının önünü süpürmesi gerekiyordu. Bir kez daha ona ait olmayan odaya baktı. Aşamadığı öfkesine yenik düşmek üzereyken günlerdir uyumuyor olmasının yorgunluğuyla omuzları çöktü. Eve gitmeye karar verdi. Ne annesinin yaşlı gözlerinden ne de onu kararsızlığın ve bilinmezliğin ortasına atan karısından daha fazla kaçamazdı. Masanın üstündeki dosyalarını topladığı sırada çalan telefonun sesiyle irkildi ve cebine uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomansaMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...