-14. Takip Ediliyoruz

17.5K 679 4
                                    



On Dördüncü Bölüm

"Ona koş dediğimde yürüyordu, yürü dediğimde ise koşmaya başlıyordu. Artık anlamıştım o beni hiçbir zaman dinlemeyecek, bana kafa tutacaktı! Kadınlar zor olmaktan asla vazgeçmeyeceklerdi."

Ali

"Benimle gelmek zorunda değildin," dedi Ayşe sinirle sıktığı dişleri arasından. Gece öfkeyle Ali'nin yanından ayrılmış ve sabahın erken saatlerinde onu öfke nöbetlerine sürükleyen adamın çıkardığı sesler yüzünden uyanmıştı. Bu da Ali'nin 'uyan artık' deme yöntemi olmalı diye düşünerek sıcak yatağından Trabzon'a gidecek olmanın verdiği heyecanla ışık hızıyla çıkmıştı. Şimdi arabayı kullanan kas yığınına bakarken onun neden bu zahmete girdiğine anlam vermedi. Onca saatlik yol gideceklerdi hem de konuşmadan! Ayşe Ali'nin onu duyduğunu çok iyi bilmesine rağmen yavaşça başını eğdi ve gözlerini adamın gözlerine değdirmeye çalıştı. Ankara'ya kadar sessizce gelmişlerdi ama Ayşe Ankara semalarında daha fazla dayanamayarak patlarcasına ona içindeki en mantıksız soruyu sormuştu.

"Benimle neden konuşmuyorsun?"

Ali ona cevap verme gereği duymamış gözlerini yoldan ayırmamıştı. Ayşe varlığından şüpheye düştüğü anda uzun tırnaklarını oldukları yerden çıkaran bir kedi gibi ellerini Ali'nin koluna geçirdi. Arabanın hareket ediyor oluşu umrunda değildi. İstediği tek şey genç adamın yüzüne bakmasıydı. Ali Ankara'nın içine girmeden çevre yolundan gitmeyi düşünmüş ve ıssız yollara sapmıştı. O an ıssız yolların mezarları olacağını anladı. Ayşe kolunu sıkıyor, tırnaklarını olanca gücüyle batırıp, 'yüzüme bak' diye çığlık atıyordu.

Ali koluna batan tırnakların farkındaydı, ceket onu koruyor olsa da saatlerdir araba sürmenin verdiği yorgunluk ve Ayşe'nin çocuksu öfkesi onu dayanma sınırlarının ucuna sürüklemişti. Derin bir nefes alarak boşta kalan elini dalgalı siyah saçlarında gezdirdi ve arabayı kenara çekti. Kolunu hızla Ayşe'den kurtararak ona zarar vermeden kendisini dışarı attı ama kulağına dolan çığlıklar son bulacak gibi görünmüyordu.

"Neden yüzüme bakmıyorsun... Neden benimle konuşmuyorsun..."

Ayşe koltuğunda biraz daha çırpındıktan ve gözlerindeki yaşlar kuruduktan sonra arabanın kapısını açtı ve sarsak adımlarla dışarı çıktı. Ankara'nın tuhaf havası içini sararken üşür gibi oldu, kollarını kendisine sardı ama adımlarına ara vermeden Ali'ye doğru ilerlemekten vazgeçmedi.

" 'Neden'lerim olarak öylece ortada kalmaya devam mı edeceksin?"

Ali yine ona bakmıyordu. Onu saran ceketinin yakalarını düzeltti ve dayandığı arabasının yanında kıpırdanmaktan başka bir şey yapmadı. Sarı kurak topraklar ve ufak çalılıklara boş boş baktı. İstediği tek şey Ayşe'den kurtulmakken onu 'neden' Trabzon'a götürdüğünü kendisine sordu. İçten içe cevap veremediği can sıkıcı bir soruydu bu. Babasını kaybetmiş, batan şirketlerinin başına geçip, o şirketi kurtarmak için düşman olarak kabul ettikleri ailenin kızıyla olaylı bir şekilde evlenmişti.

"Arabaya bin Ayşe," dedi usulca, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyor evlendiği kadını görmemezlikten geliyordu. Buna uzun bir süre daha devam edemeyeceğini bilse de elinden geleni yapacaktı.

" 'Arabaya bin Ayşe' mi? Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

Ayşe mavi uzun saçlarını tekrar sırtına savurdu, ıslak yanaklarını eliyle sildikten sonra uzun tırnaklarını genç adamın kollarına saplayarak onun önünde durdu. Ali onu sarsmaya çalışan minik bedeni duygusuz gözlerle izledi. Arabadan sakinleşmek için inmişti ama Ayşe buna izin vermeyecek gibi görünüyordu.

Tutku MahkûmuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin