Yirmi Birinci Bölüm
"Ona kapılmak kâbustan uyanıp rüyaya dalmak gibiydi..."
Ayşe
*
Bir hafta sonra...
"Üzgünüm Kadir... Zamanında yetişemediğimiz için üzgünüm evlat," derken amirinin yüzündeki pişmanlığı ve öfkeyi görebiliyordu Kadir. Tek gözü göremeyecek kadar şişmiş olsa da görmek için kendisini zorluyordu. Yoğun bakımdan ne zaman çıkmıştı ne zamandır hastanedeydi hiçbir bilgisi yoktu ama kapısında bekleyen polislerin olduğunu çok iyi biliyordu. Gizli görevinde açığa çıkmıştı. Mehmet Yiğit onun polis olup olmadığını anlamamış olabilirdi ama devlet için çalıştığından artık emindi ve peşini asla bırakmayacaktı. Kadir amirinin söylediklerini dinlemiyordu. Aşkla sarıldığı mesleği onu bilinmezliğe itmişti ve yanında kimseyi bulamamıştı. Belki de onu her zaman izleyen bir polis daha olmasaydı şu an ölmüş olacaktı. Kadir bir kez daha devletin içindeki gizliliklerden dolayı işine nefretle bakmak istedi ama başkasına verilen görev onun hayatını kurtarmıştı. Mehmet Yiğit'e dair hiçbir şey elde edememiş ama kızını hamile bırakarak görevini kötüye kullanma suçundan kendisini cezalandırma isteğiyle doluydu.
"Kadir oğlum iyi misin?"
Kadir açabildiği kadar açtı gözünü ve nefretini belli ederek yaralı parça parça olan dudaklarını araladı. Nefretini kusmasının tam sırasıydı. Ona bu görevi veren adamlardan biriydi amiri ve şimdi diyeceği şeyleri diğer üst rütbelilere söyleyeceğinden emindi.
"Çok iyiyim amirim! Belki de bundan sonra asla yürüyemem! Ha! Unutmadan iyileşsem bile ensemde namlunun soğukluğunu eksik etmek istemeyen bir Mehmet Yiğit var!"
Amirinin geriye çekilip alnında biriken terleri silişini izledi sabırla. Sesini hiç yükseltmemişti. Ve bu sakinliğinin onu izleyen adamı daha da zorladığının farkındaydı. Kadir elini havada savurup okkalı bir küfür etmek istedi ama bunu yapacak canı bile kalmamıştı. Yaralı gözünü kapamak üzereyken amirinin sözleriyle uyanık kalmaya çalıştı.
"Seninle açık konuşacağım Kadir. Sağ bacağın hiçbir zaman tam anlamıyla iyileşemeyecekmiş ama sol bacağında ki kurşunlar sadece etini delip geçmiş. Görevden azledildin. Mehmet Yiğit'i ise bize bırak ve tayininin çıkacağı yerde rahat bir hayat sür."
Ne kadar da kolaydı konuşmak ama Kadir her cümlenin ardından bacaklarına birer kurşun daha yemiş gibi hissediyordu. Ömrünün geri kalan kısmında belki de topallayacaktı, yarım bir adam sakat ve beceriksiz bir polis olacaktı. Sevdiği kadınıysa bir görev olarak geri de bırakacaktı.
"Ya bunları yapmayı kabul etmezsem amirim!"
Amiri onun düşüncelerini anlamışcasına araladığı dudaklarından dökülen sözler Kadir'in hayatına son noktayı koymuştu. Her ne kadar vazgeçmek gibi bir niyeti olmasa da o sözlerin ardından teslim olmuştu. Tek tabanca koca bir aileye ve İzmir'in karanlık dünyasına kafa tutamazdı.
"Merak ettiğin ya da vazgeçemediğin kişi Zeynep Yiğit'se şunu bil ki oğlum o kız ve babası peşine adamlar taktılar. Onları İzmir'den gittiğine dair zor ikna ettik. Burada seni bağlayan hiçbir şey yok beni anlıyor musun?"
Gerçekler ortaya çıkmış...
Zeynep gitmiş...
Bebeğini kaybetmiş...
Görevinde başarısız olmuştu...
Aşk bitmiş yerini sıcak ve yakıcı bir intikam almıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...