29. Bölüm
Dışarıdan bakıldığında güçlüydüm ama içten içe çürüyor gibiydim...
Ali
*
Dört Gün Sonra...
"Bana yanında taşıdığın evrak çantası muamelesi yapmaktan ne zaman vazgeçeceksin Ali Uluhan! Bu ilginin nedenini bana ne zaman açıklayacaksın! Lanet olsun anlayamadığım şeylerle savaşmaya çalışmaktan yoruldum bu duvara yumruk atmak gibi beni anlıyor musun?" dedi Ayşe ama masa başında dosyaların arasında kaybolmuş gibi görünen kocası onu dinliyor ya da umursuyor gibi görünmüyordu. Dişlerini sıkarak siyah ceketini üstünden çıkardı ve karşısında duran sandalyenin üstüne atarak ayağa kalktı.
Ali hayatının en yorucu dört gününü yaşamıştı ve ikisi de en fazla dört gün dayanabilmiş gibi görünüyordu. Ayşe dolgun bedenini saran beyaz atletiyle geniş odanın içinde dönerken son derece sinirli ve seksi görünüyordu. Ali elleri arasında duran dosyayı yavaşça kapayarak bakışlarını masadan kaldırdı ve onu deli eden kadına baktı.
"Giy şu ceketini!"
Ayşe o an o gelişi güzel söylenmiş sözlerin ardından beyninden vurulmuşa döndü. Ellerini mavi saçları arasında gezdirip kırmızı rujla renklendirdiği dudaklarını birbirine sürterek Ali'nin ateşini yükselttiğinden habersizce içindeki arsız ve sinirli kadının aklına uydu. Mini eteğine terleyen avuç içlerini sürerek kendinden emin adımlarla Ali'nin çalışma masasının etrafında döndü ve yakışıklı kocasının sandalyesinin yanında durdu. Ona tepeden bakıyor olmak bile genç adamın güçlü bedenini ve yaydığı yakıcı havanın etkisini azaltmıyordu. Düşünmemesi gereken ufak detayları aklından atmaya çalışarak arsız kadının sözlerine kulak vermeye karar verdi. Güzel bedenini kocasının omzuna doğru eğdiğinde çarpılmış gibi önce hızla geri çekildi ve hiçbir şey hissetmemiş gibi öylece duran Ali'ye kaşlarını çatarak baktıktan sonra korkmanın faydasız olduğuna inanarak göğüsleri Ali'nin omzuna değene kadar eğildi ve dudaklarını Ali'nin kulağına değdirerek konuşmaya başladığında en büyük eziyeti kendisine yaptığını içten içe kabul etmek zorunda kaldı.
"Dört gündür seninle dip dibeyiz! Beni babamın yanına yollayacağını ve onun işlerine ortak olmamı söylediğin günleri unutmuş gibisin, ortaya çıkarmamız gereken onlarca şey olduğuna inandığın şu dönemde neden seninle dip dibeyim Ali Uluhan! Neden babamla uğraşmıyoruz? Neden ablamla ve Can'la sürekli telefon konuşmaları yapıyorsun? Neden benimle ufacıcık bir şey olsun paylaşmıyorsun!"
Ali ellerini masaya koymuş kalkmak üzereyken büyük elinin üzerine konan soğuk ve kararsız ele baktı. Kendisini o kadar çok kasmıştı ki bedeni rahat bir nefes almak için adeta ona yalvarır gibiydi. Art arda gelen dokunuşlar ise dayanabileceğinden daha fazlaydı. Ayşe güzelliğinin farkında olan ama bunun Ali'yi nasıl etkilediğini bilmeyen aşk ve arzu dolu bir masumluk abidesiydi. Ali kulağına değen dudaklara doğru yüzünü çevirdi ve elini masadan çekmeden Ayşe'nin kırmızı dolgun parlayan dudaklarıyla karşı karşıya geldi.
"Benden uzak dur!"
"Ne bu Hollywood filmi mi! Benden uzak dur diyip duruyorsun bana. Durmuyorum işte! Gitmiyorum hiçbir yere tamam mı! Hem zaten gitmeme izin verdiğinde yok, benimle konuştuğunda yok! Seninle karşılaştığım günden beri hayatım bir film tadında ilerliyor Ali. Kimi zaman aksiyon, kimi zaman dram, kimi zamansa aşk filmi tadında..."
Ali onun sıcak nefesini yüzünde hissettikçe iradesinde sıkıca bağlanmış olan teller ardı ardına kopuyordu. Ve kopan her bir tel tenini keserek ona kısa ve ağrılı acılar yaşatıyordu. Ayşe'nin gözleri gökyüzü dudakları ise damarlarında dolaşan kan kadar sıcak ve kırmızıydı. Sandalyesini de Ayşe'ye çevirerek güzel karısını biraz daha etkisi altına aldığından habersizdi. Birbirine çekilen iki beden ve ruh sahiplerinden habersizce koşuşturmak ister gibiydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...