On Üçüncü Bölüm
"O kadar çok yağmur yağmıştı ki hayatıma, gömdüğüm her şey gün yüzüne çıkmak üzereydi."
Ali
"Beni ele vermek için her şeyi yapacaksınız değil mi?"
Kadir çok sinirliydi. Mesleği ve sevdiği kadın arasında dönüp dolaşmaktan yorulmuştu. Zeynep her geçen gün hamileliğinin verdiği duygusallıkla ona yaklaşıyor ve onun sıkıntısının sebebini öğrenmek için elinden geleni yapıyordu. Kadir ondan hiçbir şey saklamak istememesine rağmen görevi için ettiği yeminler elini kolunu bağlıyordu. Kıstığı gözleriyle arabanın içinde onu sorguya çeken üç üst rütbeli polise hesap vermek için kendisini hazır hissetmiyordu. Mehmet Yiğit'in sadece inşaat sektöründen para kaldırmadığını çok iyi biliyordu ama elinde tek bir delili olmadan ona saldırmanın intihar olacağını da çok iyi biliyordu.
"Seni ele vermek isteseydik bunu çoktan yapardık Kadir! Yoksa Mete mi demeliydim," dedi Davut komser sözlerindeki tehdit son derece açıktı ve Kadir bunu iliklerine kadar hissetmişti. Yumruk yaptığı ellerini arabanın üstüne vurarak üç adamı da korkuttu. Sinirini bir şekilde dışa vurmalıydı.
"O adam çok daha pis işlerin içinde," dedi Kadir ve üç adamın öfkeyle solumasına neden oldu. Belli ki onlarında zaten tahmin ettiği bir şeyi dile getirmişti. Basit bir polis olarak onların piyonuydu. Geri gidemiyor her daim ileriye doğru fütursuzca hareket ettiriliyordu.
"Ama siz zaten bu pis işleri biliyordunuz değil mi!"
Bu bir soru değildi. Kadir'in öfkeli sesi hepsinin arabada korkak bir kedi gibi sinmesine neden olmuştu. Onu bir tuzağın ortasına atmışlardı. Kadir o zamanlar bunun sonunda sadece onurlu bir şekilde başarı elde edeceğini düşünmüştü ama işler her geçen gün sarpa sarmıştı. Şimdi dönüp baktığında elinde masum bir kadın ve bebeği vardı. Onu bu göreve atan adamlaraysa hiçbir şey olmamıştı.
"Kadir seni bu işe bulaştırdığımız için pişman değiliz oğlum ama o kız ve çocuk her şeyin farklı bir boyuta ulaşmasına neden oldu. Sen yara almadan bu işin içinden çıkabilirdin ama şimdi her şey daha kolay hem de daha zor olacak gibi görünüyor," dedi Davut komser elini Kadir'in omzuna koyarken.
"Komserim Zeynep sandığımızdan daha güçlü bir kadın ama babasından nefret ediyor oluşu benim yanımda olacağı anlamına gelmez, sizlerde bilirsiniz ki aile her ne olursa olsun her şeyin ötesindedir," dedi Kadir birbirine kenetlediği ellerini geniş kaslı bacakları arasında birbirine bastırırken.
"Ne yapmayı planlıyorsun Kadir?"
Bu sefer ses bir başkasına aitti. İçine dolan sıkıntıya rağmen izleyeceği yolu onlara söylemek zorundaydı. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatarak bakışlarını ona kenetleyen adamlara çevirdi.
"Zeynep'e hiçbir şey anlatmayacağım ama beni babasına yaklaştırması için biraz daha baskı yapacağım. Ayşe ve evlendiği gizemli adam içinde kolları sıvamamız gerektiğini düşünmüyor musunuz? İki düşman aile ne oldu da bir araya geldi? Hiç mi umrunuzda değil. Seneler sonra ortaya çıkan nam-ı diğer 'Kara Ali' İzmir'in en pislik adamlarından biri olduğunu anlatıyor herkes ama kardeşini kaybettikten sonra her şeyden herkesten uzaklaşmış."
Kadirin verdiği bilgiler ve sunduğu olasılıklardan sonra hepsi arabanın açık olan camlarından sarkma isteğiyle dolmuşlardı. Büyük şehrin derdi de büyük oluyordu. Belki İzmir bir İstanbul değildi ama kimse bilmiyordu ki İzmir İstanbul'un ufak ve kötü erkek kardeşiydi. Ellerini saçları arasında gezdirerek sıcak havanın elverdiği ölçüde nefes almaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...