-9- Affet Beni Kardeşim.

19.1K 805 8
                                    


Dokuzuncu Bölüm

"Bir adamın hayatı boyunca yiyebileceği en sert ve can alıcı tekmenin bir kadından geleceğini anlamıştım.

Ali

*

"Unutma baba bunu senin için yapıyorum. Bu evlilik işlerini yolunu koyman için yaptığım, kağıt üstünde kalacak olan bir fedakarlık," dedi Ali, Zeynep'in kırmızı dudakları ve mavi saçlarını düşünmemeye çalışarak. İçindeki acımasız sert adamın nereye gittiğini çözemiyordu. Yumuşak bir kalbe sahip olabilirdi ama bunu belli etmek ya da insanlar tarafından kullanılmak gibi bir niyeti yoktu. Kendinden taviz verdiğini bir konunun içinde olduğu için diken üstündeydi ama işsiz kalmasını istemediği insanlar ve hasta babası için birçok şeye göz yumacak gibi görünüyordu. Sıkıntıyla dişlerini birbirine bastırıp büyük evin geniş koridorunda nefes almaya çalıştı.

Fatih Bey kaçırmaya çalıştığı gözlerini kravatıyla uğraşan ve oğlunun ezici sözleri altında ezilmemek için kaçınan karısı üstünde gezdirdi. Sevdiği kadını ilk defa böylesine huzursuz ve dalgın görüyordu. Ve bunun sebebi ondan başkası olmadığı için gerçekten ölmeyi diliyordu Fatih Bey. Oğluna dönüp güzel sözler söylemek istediğinde her şeyin saçma ve eğreti duracağını düşünerek konuşmaktan vazgeçti. Onları kurtaracak otel ihalesinin gölgesinde yapılacak evliliğin zoraki oluşu onu bile bu kadar çıkmaza sokarken oğluna bir faydasının dokunmayacak oluşu kalbinin sıkışmasına neden oluyordu.

Melek Hanım kocasına ve kendisine aynada son kez baktıktan sonra sıkıntılı iç çekişlerin arasında boğulmaktan kurtulmak için dudaklarını araladı ve kahverenginin tüm asilliğiyle süslü olan takımı üzerinde ellerini gezdirerek oğluna yaklaştı. Hayatı boyunca yaptığı en güzel şey tüm asaletiyle karşısında dikiliyordu. Her şeyi kabullenmiş olmasına rağmen oğlunun yenildiğine dair tek bir iz göremiyordu Melek Hanım ve şimdi kurtulacaklarına, huzurlu günlere kavuşacaklarına daha çok inanıyordu. Uzattığı elleri biraz çekinerek oğlunun sıcak ve güçlü ellerini bulduğunda gülümseyerek bakışlarını yakışıklı oğlunun yüzünde gezdirdi.

"Bak oğlum bu evliliği istemediğini biliyorum, seni buna mecbur bıraktığımızın da farkındayım ama o kız bu eve gelecek seninle aynı havayı soluyacak, seninle aynı yatağa girecek ve senin soyadını alacak. İnan bana sen o kadına dirensen de zamanla yabancısı olduğun bedeni ve ruhu sahipleneceksin. Hepimizin o aileye belki de o kıza duyduğu nefret zamanla azalacak... Hiçbirini bilemeyiz... Yapabileceğimiz tek şey hayata bir şans daha vermek oğlum," dedi Melek Hanım orta yolu bulup ortamı sakinleştirmeye çalışırken halının desenini bir hazine haritasını inceliyormuş gibi bakan kocasına ve duvarın sıvasını bakışlarıyla delmek isteyen oğluna karşı amansız bir savaş içindeydi.

"Şimdi katılmamız gereken bir nikah var... Gidelim mi beyler," dedi tatlı sesiyle sevdiği iki adamında yüreğini ısıttığının farkında değildi.

*

"Abla babam her şeyi anladığında ne yapacağız?"

"Ona her şeyi kabullenmesi için birkaç saniye vereceğiz," dedi Zeynep oynadığı oyuna artık bir son vermesi gerektiğini haykıran vicdanıyla büyük bir savaş veririken.

"Zilin çaldığını ve içeriye girenlerin sessiz boğuculuğunu duyabiliyorsun değil mi abla!"

Zeynep kardeşinin yüzünü elleri arasına alarak alnına sıcak bir öpücük kondurdu ve onu göğsüne çekti. Bir oyun oynamış olabilirdi ama bu oyunun sonunda Ayşe'ye bir zarar gelmeyeceğine dair babasından söz almıştı. Ortadaki büyük sorunsa aynı sözü Uluhanlardan almamış olmasıydı. Kız tarafında bir sorun çıkmayacağını bilmesine rağmen Uluhanların ne yapacağını bir türlü kestiremiyor sadece durumu kabulleneceklerini umuyordu.

Tutku MahkûmuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin