27. Bölüm (Sevmek ölmek gibi)

16.3K 619 26
                                    

27. Bölüm

Yaptığım yanlışlarım doğrularımı götürmüyordu çünkü ortada doğru diyebileceğim hiçbir şeyim yoktu.

Ali

Ayşe dudakları üstünde gezen dudakların baskısını yüreğinde hissedebiliyordu. Evet dokunsa eliyle hissedebileceği arzusu onun yakasını hiç bırakmamıştı. Gururunu ayaklarının altına alarak görmemezlikten gelmiş ve bir tutkun gibi Ali'ye koşmuştu yüreği, bilinmezliğe koşarken hiç bu kadar rahat olabileceğini düşünmemişti. Ali'nin güçlü bedeni altında nefes nefese inlediği sırada anlamıştı bunu deneyimsizdi, erkeklerden uzak durmasının acısını çekiyordu belki de... Aşk nedir tutku nedir belki gerçekten bilmiyordu.

Ali onu arzuyla öpen dudakların soğuduğunu ve katılaştığını anlayarak başını hafifçe geri çekti ve ettiği yeminleri yuttuğu için öfkeyle gözlerini yumdu. Yine olmamıştı yine uzak duramamıştı. Arzu bir ceza olmamalıydı hayatta. Arzu birbirini seven iki insanın yaratacağı bir fırtına olmalıydı. Ellerini yatağa dayayarak Ayşe'nin üzerinden kalkmaya çalıştığı sırada yanaklarının titrek ve soğuk eller arasına hapsedilmesiyle durdu. Gözlerini ona bakan yaşlarla süslü mavi gözlere çevirdi.

"Ali..."

"Bırak beni Ayşe..."

"Yapamıyorum..."

"Neden?"

"Anlamıyorum, neden yapamadığımı, bende anlamıyorum. Sen uçsuz bucaksız bir denizsin bense sana ulaşmak için hırçınca akan, dağı taşı önüne alarak ilerleyen bir nehir gibiyim Ali, duramıyorum! Sense bazen yağmur olup bana karışıyorsun bazense önümde koca bir dağ olup bana engel oluyorsun. Ben yapamıyorum Ali..."

Ali Ayşe'nin iki yanında duran yatağa dayadığı ellerini yumruk yaparak güçlükle nefes aldı ya da almaya çalıştı. Kaçtığı çoğu zaman kavuşmak için çırpındığı yabancıdan bir adım öteye gidemiyordu. Kader denilen yazgı bile oyunlarla onları birbirine bağlamıştı. Duydukları yaşadıkları omuzlarında taşımak için çoğu zaman ağır gelse de Ali bu zorluklara alışmak üzereydi. Ona aşkla bakan bir çift mavi gözün esiri olduğunu anlamadan yaşıyordu günlerini. Cevap vermeden Ayşe'den uzaklaşmaya çalıştığı sırada Ayşe'de onunla beraber yattıkları yatakta doğruldu ve Ali'nin yanaklarını bir an olsun bırakmadı.

"Bana bak..."

Ali bakmadı. Bakamadı.

"Ya sev beni Ali ya da öldür at beni bir köşeye..."

Ali yüzünü ona dönmeden Ayşe'nin ellerine uzandı ve titreyen elleri yüzünden çekerek yerdeki gömleğine uzandı. Hâlâ Ayşe'ye cevap vermemişti. Ellerini saçları arasında gezdirdi. Gömleğinin düğmelerini iliklerken çalışmayan aklını çalıştırmaya konuşmayan dudaklarını aralamaya çalıştı.

"Sevgi ve ölüm... Aslında ikisi de birbirlerine o kadar yakınlar ki... Her insan sevince biraz ölür... Beni seviyorsun ve yavaş yavaş ölüyorsun..."

Ayşe'nin içine çektiği sert nefesin keskinliğini teninde hissetti bir bıçak gibi... Teninde açılan yaradan kan akmıyordu belki ama izi görünmeyen yarasını bulamadığı için acısını da dindiremiyordu Ali. Anlam veremediği duygular boğazına yapışmıştı adeta. Gözlerini önünü kapadığı ceketinden çekerek dolabın aynasından yansıması görünen güzel karısına baktı. Ayşe koca yatağın köşesinde oturuyor bakışlarını yerden ayırmadan elleri altında duran çarşafı avuçlarının arasında sıkıştırıyordu.

İki yaralı yüreğin acısı odayı sararken daha fazla konuşmamaya karar vererek evli bir çift olarak değil de bir anlaşmanın iki ortağı olarak odadan çıkmaya karar vermişlerdi. Bu sessiz kararı bakışları belli etmişti. Ayşe yerdeki ayakkabılarını ayağına geçirdi. Ali'nin gelmesini beklemeden evden çıkmıştı içini dağlayan adamın onun saran sesiyle durdurmasını beklemişti ama bu bekleyişi de hüzünle sonuçlanmıştı.

*

Ali ellerini beyaz duvara dayamış nefeslerini düzenlemeye çalışırken arkadaşının acıyan bakışlarıyla karşılaşmıştı. Kafasını birkaç kez soğuk duvara yavaşça vurarak geri çekildi ve tekrar takım elbisesini düzelterek Can'a kaşlarını çatarak baktı.

"Başım ağrıyor!"

"Duvara kafa atarak ağrını geçirmeye çalışıyordun yani?"

Can onunla dalga geçiyordu ve Ali bunu anlasa da arkadaşının eğlencesine ve kızgınlığına ses etmemeye karar verdi. Can'ın Ayşe hakkındaki düşüncelerini biliyordu ve arkadaşını dinlediğinde yaptıklarından ve dediklerinden pişman olacağını çok iyi biliyordu.

"Konuştuklarımızı duydun mu!"

"Duymadım ama tahmin edebiliyorum," dedi Can başını onaylamadığı belli ederek dudaklarını birbirine bastırmış arkadaşına bir şey dememek için kendisini tutmaya çalışıyordu.

"Tamam hadi bana öyle bakmaktan vazgeç ve ne diyeceksen de!"

"Yanlış yapıyorsun Ali, çok yanlış yapıyorsun. O kadın her şeyden habersiz, seninle evlendi ve sana ulaşmaya çalışıyor sense tam bir duygusuzu oynuyorsun."

"Oynamıyorum dostum ben duygularımı çoktan kaybettim."

"Bana film replikleriyle gelme Ali! Her adam sevmeye ve sevilmeye açtır muhtaçtır."

"Sen bile mi Can..."

Can ona ateş saçan gözlerle baktı ve koridoru dolduran bir küfür ederek dış kapının koluna uzandı.

"Ben bile Ali, ben bile..."

*

Tutku MahkûmuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin