-34. Bölüm (Geçmiş)

13.7K 538 7
                                    

Yıllar Önce...

Can büyük kapının önünde titrerken ona bakan kara gözlerin üstüne minik yumruklarını yerleştirmek istiyordu. Her ne olursa olsun içinde taşıdığı gururu onun her şeyi olmuştu. On beş yaşında bir çocuğa göre hayatın fazlasını yaşıyor fazlasını tadıyordu. Kapının ardından gelen yalvarışların sebebini biliyordu ve babasını kolundan tutup evlerine geri sürüklemek istedi. Ama babasının buna niyeti yokmuş gibiydi sesi git gide cılızlaşıyor sözleri güçsüzlüğünü belli edercesine tahta kapıyı aşıp Can'ın genç yüzüne çarpıyordu. Gözlerini yumarak derin bir nefes çekti içine toy yüreğini dizginlemek için içindeki ateşi dindirmek için...

Ali gözlerini kapayarak başını yere eğmiş olan yabancıya yaklaşmak için doğru anı kolluyordu. Babasının acımasız doğasını yeni yeni keşfeden biri olarak odanın içindeki acı dolu yalvarışlara alışkındı. Babası insanları ona mahkum etmeye seviyor gibiydi ve bu gün geçtikçe Ali'nin midesini bulandırır olmuştu. Yabancı çocuğun ne tepki vereceğini umursamadan ona yaklaştı ve elini dostça omzuna koyarak mantıklı diyebileceği bir araya getirmeye çalıştı.

"İçeride ne olduğunu bilmiyorum ama sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim," dedi Ali ve neden ona bu güvenceyi verdiğini hiçbir zaman anlayamadı. Belki bir erkek kardeş özlemi duyduğu için dudaklarından düşünmeden çıkmıştı sözcükler ama ona bakan kararlı gözlerle gözleri çakıştığında bu sözlerden asla pişman olmayacağını anlamış oldu. Baktığı yabancıda kendisi gibi erken yaşta olgunlaşmak zorunda kalan bir çocuktu. Ve Ali ona bir abi edasıyla yaklaşmıştı.

Can'ın kısa kahkahasıyla Ali bir adım geri çekildi ve karşısındaki yabancıya anlam veremediğini belli edercesine baktı.

"Sinirden gülüyorum zengin çocuğu! Korkma!"

"Geri çekilmemin sebebi korktuğum için değil senin için endişelendiğim içindi çaresiz çocuk! Sende korkma!"

Can bir kahkaha daha atarak yumruk yaptığı elini büyük kapıya vurdu. Ali onun elinin acıdığını biliyor ama çocuğun öfkeden ve üzüntüden acısını hissetmediğini de birkaç yumruğun ardından anlamış oldu. Kanamaya ve kızarmaya başlayan eli tutarak onu kendisine getirmek için defalarca sarstı.

"İçeride her ne oluyorsa bırak olsun düşünme," dedi Ali bunun imkansızlığının farkındaydı ama çocuğu sakinleştirmek için saçmalamak ve bir şekilde onun yanında olduğunu göstermeye çalışıyordu.

Can elini Ali'nin büyük avucu içinden çekti ve ölüm kusan gözlerle kara gözlere bakarak gülümsedi.

"İçeride yalvaran adam benim babam olmasaydı belki senin kadar rahat olabilirdim," dedi Can ve susarak başını tekrar önüne eğip büyük villanın ışıklarından, gösterişli boğuculuğundan uzaklaşmaya ve düşünmeye çalıştı.

"Adın ne senin," diye sorarken Ali ellerini yine onun omuzlarına koymuştu biliyordu ki insanlar en zor anlarında ten temasına ihtiyaç duyarlardı. O çoğu zaman annesi ağlarken ona omzunu sunmayı bir evlat olarak kendisine görev bellemişti ve annesi ona her sarıldığında ağlamayı bırakmış sakinleşmişti. Bu Ali'nin hayata dair keşfettiği ilk acı dolu anı olmuştu.

"Can," dedi çocuk başını kaldırmadan ama sesindeki titreşimler ağlamak üzere olduğunu gösteriyordu ve Ali hiç kimsenin ağlamasını istemiyordu. 

"Bende Ali."

"Biliyorum," dedi Can tükürürcesine ama hala başını kaldırmamıştı. Babasını dibe çeken adamın oğluna bakmaya katlanamıyordu ve yumruklarını konuşturup durumu daha da kötüleştirmek de istemiyordu.

"Bende beni pataklamak istediğini biliyorum Can ama inan ben babam gibi değilim," dedi Ali elleri altındaki güçsüz omuzları sıkarken...

Can ağzını açıp konuşacağı sırada içerideki bağrışmalara kulak kabartmak zorunda kaldı tabi onunla beraber tüm konuşulanları Ali'de duyuyordu.

Tutku MahkûmuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin