Mehmet Yiğit'in ve Ali'nin telefonları aynı anda çalmıştı. Kötü haber tez yayılıyordu. İki adamda aldıkları haberle yıkılmışlardı. Ama kaderin önüne kimse geçemezdi. Tıpkı iki koca adamın geçemediği gibi...
Ali nefes alamıyordu ellerinin titreyişini ise gizleyemiyordu. Kime nasıl anlatacaktı gelen telefonu herkesi geçtim bu durumu kendisi nasıl kabullenecekti ki. Sandalyesine yığıldı gözlerini sımsıkı yumdu ama yine de yanaklarından süzülen yaşlara engel olamadı.
Aniden açılan kapıdan giren kişinin güzel karısı olduğunu biliyordu. İçi bir an öfkeyle doldu sinirini üzüntüsünü ondan çıkartmak istedi ama yapamadı. Çünkü karısı ufak bir nida koparıp çoktan ona doğru koşmaya başlamıştı.
"Ali Ali ne oldu neden ağlıyorsun söyle hadi konuş benimle aç gözlerini," derken Ayşe korkuyla titriyordu. Kocasının başını göğsüne yaslamış onu bir bebeği sakinleştirmek ister gibi saçlarını okşuyordu.
Ali daha fazla bu sevgiye karşı koymamış aksine onun sevgisine sığınmıştı. Onları tuhaf bir şekilde bir araya getiren hayat onlara zor şeyler yaşatmıştı. Ve yaşatmaya devam ediyordu. Bu zaman içinde güzel olan şeyse onların farkında bile olmadan birbirlerine bağlanmaları olmuştu.
"Ayşe..."
"Anlat Kara Alim anlat seni ne üzdü böyle..."
"Annem ölmüş..."Ayşe dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerini sımsıkı yumdu. İki aileyi mahfeden bir kadın olsa da Melek Uluhan Ali nin annesiydi ve insan ne olursa olsun annesinden vazgeçemiyor onu silemiyordu. Annesiz kalmanın acısını bilen Ayşe daha sıkı sarıldı Ali ye ve Ali için göz yaşı döktü. Çünkü Melek Uluhan ı hiçbir zaman sevememişti. Ona sadece sevdiği adamı doğurduğu için saygı duymuştu.
"Mekanı cennet olsun Ali... Peki ama nasıl olmuş bu sen nasıl öğrendin?"
Ali yutkundu ve yanaklarını silerken karısından uzaklaşıp ayağa kalktı.
"Polisler aradılar ve haber verdiler.Burda İzmir'de bir dairede kalıyormuş. Trafik kazası dedi polis hızla gelen bir aracın altında kalmış. Yaşlanmıştı ve zor yürüyordu," dedi ve sinirle ellerini yumruk yaptı.
"Onu o haliyle ne olursa olsun bırakmamalıydım. Hepsi benim suçum."
Ayşe yüzünü camdan uzaklaştırdı ve kocasına arkadan sarılıp yüzünü sırtına gömdü.
"Ona kızgındın ve bunda haklıydın. Ve inan bana bunun olacağını bilemezdin. Onun kaderinde varmış bunu yaşamak ve yaşatmak. Her ne olursa olsun sen de anneni çok sevdin o da seni çok sevdi... Bunları geride bırak ve ona güzel bir veda et..."
"Bunu Sibel'e nasıl söyleyeceğim?" Dedi Ali ve gözlerini yumdu.
Ayşe dobraydı ve lafını hiç kimseden hiçbir zaman esirgememişti.
"Sibel'i bu durumun sarsacağını düşünmüyorum söyle ve en azından haberi olsun," dedi Ayşe.
Ali göğsündeki kolları çözdü ve karısına döndü.
"Nasıl böyle olabiliyorsun?"
"Nasıl yani?"
"Ne biliyim her duyguyu yaşatabiliyorsun bana ve ben her seferinde şaşıp kalıyorum ama sahici varlığın bana güç veriyor," dedi Ali ve karısının elinden tutup onunla birlikte şirketten çıktılar.Sibel in yanına gidecekti.
***
"Mehmet Bey iyi misiniz?"
Fatma Ana çıldırmak ve korkudan bayılmak arasında gidip geliyordu. Gözlerini kocaman açmış korkuyla dizlerini dövüp Mehmet Bey diye bağırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...