Dördüncü Bölüm
"Benden koşmamı isteyen hayata inat yürümeye devam ederken önüme çıkan hızlı adımların hedefi olmuştum. Ve ilk defa koşmadığım için büyük bir pişmanlık duyuyordum. İstediğim son şey kişiliğini bulmaya çalışan tuhaf bir üniversiteli kızla uğraşmaktı.
Ali
Üç Gün Sonra
Ayşe odasında ablasından gelecek haberleri bekliyordu. Geçirdiği sıkıntılı günler onun için koca bir ömür gibiydi. Yatağının üstünde dokuz doğururken yiyerek bitirmek üzere olduğu tırnaklarının acısıyla ellerini ağzından çekerek saçlarına daldırdı. Her genç kız gibi sıkıntıdan tutunabileceği tek şeyi saçlarıydı. Bir de yakıp zamanı gelmeden söndürdüğü ziyan olan sigaraları...
Yatağının kenarına oturmuş derin düşüncelerinin içinden çıkmaya çalışırken ellerini yatağını kaplayan örtüye geçirmişti. Evet, onun bir suçu yoktu ama elleri arasında buruşup sıkıştıkça Ayşe'nin içine dolan huzurun tarifi imkansızdı. Ona ait olan dört yıl boyunca her şeyin yönetimini elinde tutmuş ve kimseye hesap verememişti. Şimdi ise kurbanlık koyun gibi gelecek emirler doğrultusunda boynunu bıçağın altına uzatıp uzatamayacağını düşünüyordu. Arabaya binerken aklının ucundan geçmeyen tek şey evlilikti ama ablasını kurtarmanın tek yolunun bu evliliği kabul etmesine bağlı olduğunu öğrendiği andan beri içinde bulunduğu durumu kabullenmeye çalışıyordu.
Ablasına 'evet' demiş olsa da günler geçtikçe nikah memurunun soracağı soruya da evet diyebilecek miydi bunu düşünmeye başlamıştı. Şimdi olan biten hiçbir şey yoktu ve her şey ona basit bir oyun gibi geliyordu ama başka bir adamın soy adını aldığında durum tamamen değişecekti. Daha evleneceği adamın ismini bile bilmiyordu ve ablasının günlerdir ona bunları anlatma çabalarını da boşa çıkartarak herkesten uzak durmuştu.
Çalan kapının çıkardığı tok sesin etkisiyle ayağa fırladı ve içeri dalan ablasının kırmızı yanaklarına bakarken sevgiyle gülümsedi. Her ne olursa olsun ona yardım edecekti. Çünkü aile diyebileceği tek kişi ablasıydı.
"Ablam ne oldu hemen anlat, babam bugün kahvaltıda biraz tuhaf davranıyordu," dedi Ayşe babasının gülümseyen yüzünü hatırlarken. Hiç gülmeyen ve her zaman karanlık yüzüyle etrafına kan kusturan adam bugün büyük bir savaştan hiç kaybı olmadan galip ayrılmış kadar mutlu ve huzurlu görünmüştü gözüne.
Zeynep kardeşinin avucunda ikiye katlanmış olan nüfus cüzdanına gözlerini kısarak baktı. İçi vicdan azabıyla kaynıyor olsa da Mete'ye olan aşkı ve olan biteni düzeltebileceğine olan inancı ona yaptığı kötülüğün ağırlığını unutturuyordu. Babasıyla her şeyi ayarlamışlardı ve geriye sadece Ayşe'yi bu duruma inandırmak, rızasını almak kalıyordu.
"Nüfus cüzdanını bana verecek ve bu evliliğe razı gelecek misin kardeşim?"
Ayşe sorusuna bir cevap alamadığının farkındaydı çünkü ablasının babasından daha büyük sorunları vardı ve bunları halledip sevdiği adamın can güvenliğini sağlama almak istiyordu.
"O adam her kimse onunla evleneceğim abla," diyerek tuttuğundan bile bir haber olduğu nüfus cüzdanını ablasına uzattı. Eli titrememiş içi sıkışmamıştı. Yaptığı şeyi ablasını kurtarmak için yaptığını düşünse de bir yanı babasının moraran suratını görmek için yanıp tutuşuyordu. Aralarındaki mesafeyi aşmış verdiği nüfus cüzdanının ardından kendisini ablasının kollarına attı.
"Babam nüfus cüzdanına bakmak isterse ne yapacaksın abla?"
"Babamı nikah işlemleriyle senin ilgileneceğini söyledim Ayşe. Eğer bu görev için kendimi öne atsaydım babam bir şeylerden şüphelenebilirdi. Bugün saat ikide gidecek ve nikah için gün alacaksın, yanında hiç kimse olmayacak. Babamı ikna etmek çok zor oldu Ayşe lütfen işlerini hızlı hallet ve sağ salim eve gel," dedi Zeynep. Sesinin titremiyor oluşu karşısında korkmaya başlamıştı. Nasıl bu kadar iyi rol yapabilirdi. Nasıl gözlerini kaçırmadan ona inanan ve güvenen kardeşini ateşin içine atabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...