Onuncu Bölüm
"Bir erkeği nasıl sakinleştireceğimi öğrenmiştim ama bunun sonunda sakinliğini kaybeden ben olmuştum."
Ayşe
*
Ayşe zorla girdiği eve gelin olarak geri geldiğini yeni yeni hissetmeye başlamıştı. Kokusunu içine çektiği evin yabancılığı, ayaklarının altındaki hoşnutsuzluk, beynindeki uyuşukluk hasta gibi hissetmesine neden olurken içinde bulunduğu durumu kabullenmeye çalıştı. Yaptıkları onca şeyin üstüne imzalarını attıktan sonra Ali kimsenin yüzüne bakmadan onu kolundan tuttuğu gibi kendi evlerine götürmüştü. Ayşe, soyadının değişmesine mi, babasının onu tatmin etmeyen öfkesine mi, ablasının rahatlamış yüzüne mi, yoksa kaybettiklerine mi, hangi birine yanacağını şaşırmıştı.
Büyük yatağın köşesinde oturan evlendiği ama yabancısı olduğu adama baktı. Konuşmak her şeyi açıklamak için uygun bir an bekliyordu ama Ali'nin son sözleri kulağını hala tırmalamaktan vazgeçmemişken konuşmasının, açıklamalarının yersiz ve etkisiz olacağını biliyordu. Yabancısı olduğu bir şey daha vardı ama ayakları bu yabancılığa çabucak alışmış gibi büyük yatak odasında turlamaya başlamıştı bile. Ayşe başındaki duvağı koparırcasına çıkartarak bir köşeye fırlattığında Ali'nin dikkatini çekmeyi başarmıştı. Genç adamın ona bağırmasını ya da sorular sorup onu boğmasını beklerken karşısında sessiz bir duvar bulmuştu ve bu hepsinden daha ağır gelmeye başlamıştı Ayşe'ye. Ablasını her şeyden kurtarmış olabilirdi ama tüm bunları yaparken Ali'nin ne hissedeceğini ya da ne düşüneceğini hesaba katmamıştı. Elinde dünyalar kadar sorusu olan birisi varsa o da kesinlikle kendisiydi.
Yatak odasının boşluğunda dolanıp durmaktan vazgeçerek yatağın köşesinde oturan ve fırlattığı duvağına ezeli düşmanıymış gibi bakan Ali'nin ayaklarının dibine çöküverdi.
"Ali?"
Ali maçın ilk dakikalarında gol yiyen bir takım gibi hissediyordu kendisini, çoktan yenilmişliğini kabullenmişti. Bir kadın yine onu bozguna uğratmıştı.
Ali diz kapaklarına konan sıcak ellerin mide bulandırıcı etkisinden kurtulmak için bakışlarını köşede duran duvağın üstünden çekerek evlendiği kadına bakmak için kendisini zorladı. Ne yapacağına karar verememiş olsa da Ayşe'nin kendisine dokunmasını kesinlikle istemiyordu.
"O pis ellerini ve ruhunu üzerimden çek hemen!"
Ayşe uçurumdan düşerken bir dal parçası görüp ona tutunmak isteyen çaresiz bir gezgin gibi etrafına bakınarak Ali'nin bunu başka birisine söylüyor olduğunu varsaymak istedi. Ne bir dal parçası görebildi ne de başka bir destek evlendiği adam ona bir böcek gibi bakarken sade gelinliğinin el verdiği ölçüde geri çekilip kendisini yere bıraktı. Şimdi pahalı zeminin üstünde duran bir toz taneciği gibiydi gerçekten. Ali'nin halının altına süpürmek istediği bir toz taneciği.
Ali onun şaşkınlığa kapılarak kendisini yere bırakmasını duygusuzca izledi. Kadınlar ve sahte suratları diye düşünürken tükürme isteğini bastırmaya çalıştı ama ağzına gelen acı tat içindeki acılığı bastıracak güçte değildi. Ayşe'nin ellerini koyduğu diz kapakları üzerinde kendi ellerini gezdirerek karısının izlerini üzerinden silmeye çalıştı ve hızla olduğu yerde doğruldu.
Ayşe onun öfke dolu hızlı hareketlerinden korkmaya başlamıştı ve yapabileceği şeyler her geçen saniye daha da kısıtlanırken Ali'ye ulaşmak onun için zorlaşıyordu. Kollarını dizlerine dolayarak yerde oturmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...