Yaşlı kadın kendisini bir film yıldızı gibi hissediyordu. Ama yaşlı kalbi bu heyecana ve sıkıntıya daha fazla tahammül edemeyeceğinin sinyallerini veriyordu. Bir haftadan biraz fazla zaman geçmişti. Ve evde her şey yolundaymış gibi görünüyordu ama Fatma ana öğrendiklerinden sonra aslında bu sessizliğin iyiye işaret olmadığını anlayabiliyordu.
Silahlar...
Uyuşturucu...
Vatan hainliğine varacak kadar suça bulaşmıştı senelerdir ekmeğini yediği adam. Midesi ağzına geldi yaşlı kadının harcadığı paranın helal para olmadığını düşünmek dahi istemiyordu.Kapıya dayadığı kulağına hiçbir ses gelmiyordu. Yaşlı kulaklarına kızsada onların bir suçu yoktu çünkü gerçekten çalışma odasında hiçbir hareketlilik yoktu.
Mehmet Yiğit tüm işlerini bilgisayar üstünden hallediyordu. Ama Fatma Ana onu bir an olsun yakalayacağına inanmaya başlamıştı. Ta ki çalan telefonuna kadar.
Mehmet Yiğit kulağına dolan telefon zil sesiyle oturduğu koltuktan hızla kalktı. Dışarıda kapısının önünde biri vardı. Hızla kapısının koluna uzandı ve kapısını açtı.
Fatma Ananın kalbi ağzındaydı elindeki ıslak bez ve yerdeki kova tek çaresiydi dizleri üstüne çöktü ve bezini yere serip telefonu eline aldığı anda patronuyla göz göze geldi. Tam zamanında.
"Ne yapıyorsun burda Fatma Hanım?" Dedi Mehmet Yiğit şaşkın bir sesle.
"Yerleri siliyorum efendim, köyden akrabalarım aramıştı telefonumun sesine rahatsız oldunuz değil mi çok özür dilerim bir daha olmaz efendim," derken son derece inandırıcıydı yaşlı kadın.
"Yok rahatsız olmadım ama bu işleri senden daha genç hizmetli arkadaşlar var onlar yapmalı sen bu kadar yorulmamalısın," dedi adam ve başını iki yana sallaya sallaya içeri girdi.
***
Kapı kapanmış ve Mehmet Beyin eli hemen telefona uzanmıştı. Dediği ilk şeyse..."Alo Melek nerdesin?"
Fatma Ananın duyduğu tek şey bu olmuştu.***
"Ayşem kızım?"
"Seni dinliyoruz Fatma Ana."
Fatma ana mutfağın kapısını belkide yüzlerce kez kontrol etmişti ama yine de elindeki su bardağı titriyordu. Tekrar bir yudum aldı ve konuşmaya çalıştı."Kızım babanı günlerdir dinliyorum kulağıma tuhaf bir şey gelmedi ama bugün telefonla konuştu ve sesinde endişe vardı," dedi Fatma Ana.
"Nasıl bir endişe ne dedi ki babam?"
" 'Alo Melek nerdesin?'Dedi ama sesi yıkık döküktü. Sanki Melek Hanımı kaybetmiş gibiydi." Dedi.
Mehmet Yiğit Melek Uluhan'ı kızının annesini kaybetmişti. Kadın yaşanılanlardan sonra yurt dışına kaçmış gibi göstermiş adamı süründürmüş ama daha sonra Mehmet Yiğit e ulaşıp iyi olduğunu ama onu aramamasını söylemişti. Yaşlı adamda o günden beri takıntılı olduğu kadını arıyordu.
Ayşe elini saçlarında gezdirdi ve telefona doğru derin bir of çekti.
"Saol Fatma Ana artık normal hayatın dönmelisin bizim yüzümüzden yeterince sıkıntıya girmişsin. Çok ama çok saolasın," dedi ve yenilmişlikle telefonu kapadı.
***
Ali eve girdiğinde çalan telefonun sesiyle irkildi. Arayan Rana'ydı.
"Seni dinliyorum," diyerek açtı telefonu genç adam.
"Şeref kardeşini almaya geliyor. Mehmet Yiğit i bitirmemize de az kaldı ama senin şu an dikkat etmen gereken adam Şeref. Kardeşini iyi koru. Ben elimdeki deliller ve isim listeleri netleşince oraya geleceğim," dedi ve bir cevap bekledi Kara Ali den.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...