Kırk Dördüncü Bölüm
Kadınlar Yaralarını Aşkla Kapatırlar
"Bakışlar konuşurken sözcüklere ihtiyaç duymuyorduk. Aşkla bakmak böyle bir şeydi."
Ayşe
*
Sibel abisinin emirlerini dinlemek istese de bakışlarını gördüğü manzaradan ayıramıyordu. Şeref'in dakika kaybetmeden pis oyunlarına başlamış olabileceğinden korkmaya başlamıştı. Üç heybetli adamın arasında duran kısa boylu adamı göremese de içinde ki korku şekillenmeye başlamıştı bile onun korkusunu görmüş olan Ayşe hiç düşünmeden yabancısı olduğu kardeşinin elini tutmuştu. Bu sevgi dolu tutuş Sibel'i hiç bilmediği duygulara sürüklemişti.
Onu gözden çıkarmış bir anne ve babanın ardından hiç bilmediği kardeşlerinden sevgiye dair dokunuşları tadıyordu. Gözlerini istemese de üç adamdan çekti ve Ayşe'ye döndü.
"Kötü bir şey oluyor," dedi titreyen sesine engel olamadan. Korkusu dağları aşmıştı. Şeref'i düşündükçe bağırarak ağlamak geliyordu içinden ama yapamadı. Dudaklarını birbirine bastırdı ve Ayşe'nin mavi gözlerinde huzurun geri kalanını aradı.
Ayşe annesinin acısını unutmuştu. Çünkü elini tuttuğu kardeşi toprağın üstünde ölmek üzereydi. O zamana kadar acı çektiğini düşünerek isyan ettiği anlar için af diledi ve kendisine kızdı. Sibel'in yaşadıklarının yanında kendi acısı bir hiçti. Babasının kızlarını pazarlama sevdası yüzünden yıkık döküklerdi ama ayağa kalkmayı en yakın zamanda öğreneceklerdi. Gülümseyerek sıkıca kardeşine sarıldı.
"Zamanla göreceksin Sibel bizim hayatımızda iyi şeylere çok az rastlanır. Ama korkma bunları hep beraber atlatacağız," dedi ve gözleri ablasına takıldı. Zeynep kararan gözlerle Can'a bakıyordu. Ayşe onun bakışlarını tekrar takip ettiğinde ablasının Can'a bakmadığını anladı ve her şey saniyeler içinde gerçekleşti.
Ablası yumruk yaptığı elleriyle onlara doğru konuşuyordu ve Ayşe'yle Sibel onu durdurmak için çırpınsalar da bunu başaramamışlardı. Otelin giriş kapısında ki kalabalık herkesi rahatsız etse de hiç kimse Zeynep'e engel olamamıştı.
"Sen onu tanıyorsun?"
"Ben onun erkek kardeşiyim," dedi kısa boylu polis ve yakasındaki ellerden kurtulmaya ve Zeynep'e zarar vermemeye çalıştı. Ama Zeynep'in ellerine dokunduğunda ensesine yapışan kuvvetli elin çarpışıyla dişlerinin ağzına döküleceğini düşündü. Can adamı nasıl bir kuvvetle tuttuysa adam aklını yitirecek gibi oldu.
"O şerefsiz nerde?"
"O şerefsiz değil bu ülkenin namuslu bir polisi, senin babanın kurbanı oldu şimdi eskisi gibi yürüyebilmek için tedavi oluyor!" dedi genç adam Zeynep'e öfkesini kusarken ne üç adamdan korkuyordu ne de başka bir şeyden. Çünkü canı yanın sadece onlar değildi ve Sinan bunu onlara göstermek istiyordu.
Zeynep irkilerek geri kaçtığında sırtı kardeşi Sibel'e değdi. Sibel anlayışla ablasının beline sarıldı ve ona güç vermek için yanına geçti.
"Benim namusumu ayaklar altına alan bir adama namuslu demen çok komik!"
"Sizi üzmeyi hiç istemedi," dedi adam ve dönüp gitmek üzereyken Zeynep adamın koluna yapıştı.
"Onun adı..."
"Kadir... Kadir Ferman..."
Zeynep dizleri üzerine yıkılmak üzereyken bu sefer onu saran kokusunu tanıdığı adamdı. Can onu kucağına alarak sessizce asansöre doğru yürümeye başladığında Sibel'in ve Ayşe'nin onu takip ettiğini biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Mahkûmu
RomanceMecburiyetin, nefretin, acı dolu bir geçmişin tam ortasında duran güzeller güzeli mavi saçlı hırçın kızımız Ayşe... Aşık olduğu adam ona 'değişik' dese de o görüntüsünün tam zıttıydı aslında ... Acısını öfkesini ve yalnızlığını görüntüsüyle kapatma...