43. Bölüm (Kardeşler Kavuşur)

9K 517 8
                                    


Kırk Üçüncü Bölüm

Bir Kardeşe Sahip Olmak Dünyanın En Güzel Şeyidir

"Benim masum, yaralı kardeşim..."

Ayşe

*

İstanbul'da yaşadıkları sarsıcı akşamın ardından hepsi tuhaf bir sabaha günaydın demek zorunda kalmışlardı. Herkes ne yapacağını ya da güne nasıl başlayacağını bilmez haldeydi. Ama en çaresizleri odasında ürkek bir ceylan gibi dolanan Sibel'di. Aklında babası, annesi ya da kardeşleri yoktu. Düşündüğü tek şey Şeref'ti. Evlendiği adamın nasıl bir psikopat olduğunu en iyi o biliyordu ve onun yapabileceklerini ise kimsenin bilmeyişi Sibel'i çıldırtıyordu. Kurtulduğunu sevinemiyordu bile. Tam kapıyı açıp Alman mafyasının lideri olan kocasına geri dönmek üzereyken kendisini sert kolların arasında buldu.

Haydar ne olduğunu anlayamasa da kolları arasına düşen yabancı kadının sert zemine düşmesine izin vermemişti. Şimdi geniş sırtı soğuk zemine değiyor yaşlı gözler ve titreyen kollar etrafını tüm tuhaflığıyla çevreliyordu.

Sibel yanaklarından süzülen yaşları silmek isterken kendisini iyice Haydar'ın vücuduna bırakmıştı ama bunun farkında bile değildi. O kadar yorgundu ve gururu incinmişti ki düşündüğü tek şey yanaklarından akan yaşlar olmuştu. Artık bir zavallı gibi görünmek istemiyordu.

Haydar yanaklarını silen güzel kadını sabırla bekledi. Bir paspas kadar hareketsizdi ve konuşmuyordu. Kara saçlar yüzüne dökülüyor ıslak gözler içini delip geçiyordu. Gördüğü acı her şeyden daha büyüktü.

Sibel sıçrayarak ayağa kalkarken Haydar'dan onlarca kez özür dilemiş ve genç adamın üstünü sirkelemeye çalışmıştı. Haydar utanarak geri çekilmiş ve önemli olmadığını söylemeye çalışmışsa da genç kadının onu duymadığının farkındaydı. En sonunda dayanamayarak Sibel Uluhanı kollarından tutarak hafifçe sarstı.

"Lütfen kendinize gelin."

Sibel yaşlarla dolu kara gözlerini Haydar'a dikti ve o iç yakan gülümseyişlerinden birisini yapıştırdı yüzüne. Kaslarla süslü bedenin üstünde duran bebeksi yüzü gülümsemeye çalışarak incelerken gözleri Haydar'ın belindeki silaha takıldı. Korkarak bir adım geri çekildi ve genç adamın ellerinden kurtuldu.

"Sen de kimsin?" dedi ama çığlık atar gibi konuştuğunun farkında değildi Sibel. Haydar onun neler yaşamış olduğunu merak etmeye başlamıştı. Hayatında hiç bu kadar ürkek bir kadınla karşılaşmamıştı. Gözlerini odanın üstünde yazılı olan numaraya çevirdi ve doğru yere geldiğini anlayarak ona korku dolu gözlerle bakan Sibel'e döndü.

"Adım Haydar, ben Ali Uluhan'ın adamlarından biriyim, sizi almam gerektiği söylendi bana" dedi ve daha fazla konuşmadan genç kadının ona yaklaşacağı anı bekledi.

Sibel ellerini kalbi üstünde birleştirdi ve nefes almaya çalışır gibi yüzünü havaya kaldırdı. Hiçbir şey rüya değildi abisi sonunda ona gelmişti.

"Beni abime götürür müsün Haydar?"

Abime mi?

Haydar şaşkınlığını üstünden hemen atmış genç kadını önüne alarak ilerlemeye başlamıştı. Asansöre bindiklerinde Sibel korkarak ona sokulmuş ve diğer insanlardan uzak durmuştu. Haydar kaşlarını çatarak güçlü kolunu düşünmeden ona sarmıştı. Sibel ona sunulan sıcak göğse düşünmeden sokulmuştu. Abisinin adamlarına güvenmekten başka şansı yoktu ve Haydar'ın gözlerinde kötülüğe dair bir iz görmemişti.

Tutku MahkûmuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin