-35- Plan Yapılır

12.1K 604 18
                                    

Can ağzındaki kusmuk tadını bastırmak için viski şişesine sarılmış ama ayık olması gerektiğini düşünerek bundam vazgeçmişti. Takım elbisesini giymiş çekiştirip durduğu gömleğiyle büyük salonunda turlamaya devam ediyordu. Ali'yi onlarca defa aramış ama ona ulaşamamıştı. Güneşin doğacağı tuhaf bir saattede Ali ni kapısına dayanmak istememişti. Ellerini tekrar saçları arasında gezdirdi ve onuncu aramasının ardından telefon rehberine geri döndü. Aradığı kişi kesinlikle Ayşe den başkası değildi.
Telefon daha ilk çalışında açıldı. Arkadaşının güzel karısı korktuğu için nefes nefeseydi.
"Can iyi misin?"
Can gözlerini yumdu ve onun masumiyetine bir kez daha inandı. Konuşmak için kuruyan dudaklarını diliyle ıslattı ve tek nefeste sıkıntısını Ayşe ye söyledi.
"Ali yanında mı?"
Ayşe den uzun bir süre ses gelmesede Can daha sonra kulağına ilişen seslerden dolayı onların aynı yatakta olduğunu anlamış oldu. Arkadaşı için hem seviniyor hem üzülüyordu. Ali yi ne hüzün ne de mutluluk koca bir ömür asla yalnız bırakmamıştı.
'Ali uyan Can arıyor,' dedi Ayşe kısık sesiyle Can ın onları duymasını istemiyordu ama Can duydukları karşısında mutluluktan başka bir şey hissetmiyordu.
Ali güzel karısının parmaklarının omzuna yaptığı hafif baskıyla ve sesiyle gözlerini aralayıp ne dediğini anlamaya çalıştı. Ayşe bir kez daha sabırla aynı şeyi söyledikten sonra Ali çıplaklığını unutarak yatakta doğruldu. Ayşe nin elinden telefonu aldı ve karısının huzur veren gözlerin sahan güneşinin yardımıyla görmeye çalıştı.
"Can iyi misin?"
"Sakin ol dostum ben iyiyim ama sana çok önemli bir şey söylemem lazım," dedi Can ve arkadaşının vereceği karşılığı bekledi. Ali Uluhan o an ona her şeyi söyleyebilirdi. Sabahın körü olduğu için kızabilirdi ya da haber falan duymak istemiyorum diyebilirdi. Can bu ihtimalleri düşünerek Ali nin cevabını beklememeye karar verdi.
"Beni dinle Kara Ali artık silahlarımızı kuşanma vakti geldi. Karın haklı, kardeşin yaşıyor. Ama güvende değil hatta belki de Türkiye de değil. Harekete geçmeli ve bir şeyler yapmalıyız Ali," dedi Can tüm ihtimalleri gözden geçirdiği sırada. Hem Zeynep in dedikleri hem de Ayşe nin varsayımları Almanca belgelerde yazan isimler onların önünde bir kanıt niteliğinde duruyordu.
Ali önce duyduklarını sindirdi sonra gece yaşadıklarını ardından da mavi saçların sabah güneşi altında bir mucize kadar umut verici gözüktüğünü düşündü. Yatağının ortasında dağılmış haliyle ona aşkla bakan gözler çok şey anlatıyordu. Doğrusu Ayşe ona her zaman bir şeyler anlatmaya çalışmış ama o hiçbir zaman dinlememişti. Ali telefonu kulağından çekti ve elindeki alete baktı. Can ın gerçekten bunları söyleyip söylemediği konusunda kendisini inandırmaya çalıştı ama her şey tamamiyle gerçekti. En az karısının burnuna süzülen kokusu kadar...
"Can iki saat sonra holdingte buluşalım, Zeynep i de al gel ve Mehmet Yiğit in gözüne batmamaya çalış," dedi Ali ve konuşulanları sadece iki saatliğine geriye atmaya karar verdi. Yaslandığı yastığından bedenini uzaklaştırdı ve Ayşe nin mavi saçlarının ucuna dokundu. Parmakları arasında ki tutamı önce burnuna götürdü.
"Sana bu güne kadar hep kötü davrandım," dedi Ali ve gözleri Ayşe nin çıplak göğüslerinde dolaştı gürültüyle yutkundu ve karısının üzerine çıkıp içine girmemek için içinden yüze kadar saymaya başladı bu çitlerin üzerinden koyunları atlatıp uyumaya çalışmak kadar mantıksız ve inkansızdı.
Ayşe gülmek istedi ama saçlarını koklayıp öpen kocasının hareketleriyle tüm yeteneklerini kaybetmişti. Böylesine duygu dolu anları hiçbir zaman göremeyeceğini düşünmüştü ama o 'aşkım' sözünü Ali den duyduktan sonra her şeyin bir gün olabilme ihtimaline inanmaya başlamıştı. Kocası... Evlendiği adam... Aşık olduğu soy adını taşıdığı yabancı ona aşkım demişti ve şimdi de büyük yatağın ortasında mavi saçlarına öpücükler konduruyordu.
"Sen bana kötü davranmadın," dedi Ayşe gülümsemeye çalışırken. Dudakları arasından kaçan inleyişiyle birlikte sertçe dudaklarını ısırdı ve saçlarını Ali den kurtardı. Bir özrü hak ediyordu belki de daha fazlasını...
"Sen bana dünyadaki en kötü kadın benmişim gibi davrandın, sen bana bir fahişe gibi davrandın, sen bana başına gelen en büyük talihsizlikmişim gibi davrandın, sana bana yokmuşum gibi davrandın Ali Uluhan..." dedi Ayşe beyaz çarşafların arasında bir tablo gibi dururken farkında değildi ama o Ali nin bakmaya doyamadığı tek manzaraydı.
Ali tekrar azimle Ayşe nin saçlarına uzandı ve bu sefer parmakları arasında ki saçlar eskisine nazaran daha fazlaydı.
Ali dizleri üstüne kalkarak tüm çıplaklığıyla Ayşe ye yanaştı ve teninin ona değmesini sağladı. Ayşe buna karşılık vermeden duramadı. Dizleri üzerinde kalkarak ıslak yanaklarıyla aşk savaşında yenik düştüğü adamı selamladı. Ölmek üzere olan bir şövalye kadar gururlu ve yaralıydı.
"Sen bana..." dedi Ayşe ve Ali onun devam etmesine izin vermedi. İki elini birden güzel karısının uzun mavi saçları arasına daldırdı. Dudaklarını dudaklarına mühürledi. Hacada uçuşan özürler yoktu belki ama Ayşe onun bu şekilde özür dilediğini anlamıştı. Ali onu kırılacakmış gibi tutuyor ve dudaklarını yavaş yavaş dudaklarıyla okşayarak öpüyordu. Ayşe nefes almak için bırakıldığında gözleri kapalıydı.
"Ali..."
"Ayşe..."
"Ali..."
"Sevmeyi bilmeyen, hiç sevilmemiş bu adamı affet Ayşe..."
Ayşe nin yanakları bir nehirdi artık... Önüne taşları alıp giden güçlü bir nehir... O taşlar geçmişin acıları ve pişmanlıklarıydı. Ayşe bir daha o taşlarla uğraşmak istemiyordu.
Sözler yetersiz hislerse dindirici bir güce sahipti Ayşe ellerini Ali nin kaslı kollarında onu bir çocuğu severmiş gibi dolaştırdı ve cevap vermek yerine kocasını sırt üstü yatağa yatırarak gözlerini ondan ayırmadan bacaklarını iki yana açarak Ali nin üstüne çıktı. Ali milim milim içine girerken Ayşe onu her zerresine kadar hissetti başını arkaya attı ve yüksek sesle inleyerek Ali nin sertliğini sömürmeye başladı.
"Affedildin Ali Uluhan..."
***
İki saat sonra
"Şimdi sen bizi babamın yanına mı yolluyorsun kendi karını yani beni!" Ayşe yaşadıklarından sonra bir dakika olsun Ali den uzak kalmak istemiyordu ama kocası yaptığı planla onu babasının karanlık kollarına atıyordu. Ablasının sakinliğini anlayışla karşılasa da Ayşe babasının pis işlerine alışkın değildi ve bazı şeyleri yanlış yapmaktan korkuyordu. İğne yapan bir kadından gizli ajan olmasını bekliyorlardı.
Zeynep yanında ki sandalyede bir yılan gibi huzursuzca kıvranan kardeşinin elinin üstüne elini koydu vr gözlerini Can dan ayırmadan ruhsuz ve donuk sesiyle konuştu.
"Bütün işi ben yapacağım sen sadece babamı oyalayacaksın Ayşe, bu sefer o Almanca belgelerin fotoğraflarını çekmem gerek," dedi Zeynep ve ona inançla bakan iki adama bakarak başını olumlu anlamda salladı.
Ayşe ablasının elini elleri arasına alarak kalbinin üstüne bastırdı.
"Sen benim küçük annemsin, sen benim her şeyimsin asla yalnız değilsin bu işte. Sibel in nerede olduğuna dair bir ipucu bulabilirsek bulacağız. Babamın silah ya da uyuşturucuyla bağlantılı olduğu bir şey yakalayabilirsek bunu da değerlendirip babamı içeri tıkacağız abla!" Dedi Ayşe umutla ama ablasının gözleri Can dan başka hiçbir şeye bakmıyordu. Ayşe başını kaldırıp ayakta duran Ali ye baktı ve dudaklarını 'ne oluyor burda' dermiş gibi büktü ve kocasının yakışıklı yüzü ufak bir gülümsemeyle aydınlanınca gözleri kocaman açıldı. Acılarla sarılı olan ablası çapkın Can Yaman a mı tutulmak üzereydi.
Ali duruma el atarak olayı toplamaya çalıştı. Öksürdüğünde herkes ona baktı ve son kez herkese yapacaklarını anlattı.
"Ayşe ablanla babanın yanına gideceksin boşanmak istediğini söyleyecek ve iki gün orada kalacaksın tabi bu iki günde babanın çalışma odasını didik didik aramanızı istiyorum, Can sende benimlesin bizde önce bıradaki inşaatı gezecek sonra istanbulda ki inşaat hakkında elimize ulan bilgilerden sonra İstanbul a gidebiliriz," dedi Ali ve arkasını dönüp odada yürümeye başladı. Ayşe onun bir şeyi unutmak istediğini görebiliyordu ama en önemli konu tam olarak açılmamıştı.
"Peki ya Sibel?"
"Can a mesaj atan numara kapalı ve Türkiye ye ait değil yüksek ihtimalle Almanya olduğunu düşünüyorum ki işte burda her şey sizin elinizde o Almanca dosyalara ihtiyacımız var onlar bizi Almanlara götürecektir, Sibel'i bulacağız bundan yana en ufak bir şüphem yok ama aklıma takılan çok soru var annemle babam bu zamana kadar neden bu boşlukları görmediler neden kardeşimi aramama her zaman karşı çıktılar..." Ayşe ve Zeynep birbirlerine baktıktan sonra Can la yüz yüze geldiler. Üçüde Ali nin karışık bir aile hesaplaşması ve aile sırrı içinde debelenip durduğunun farkındaydılar. Ayşe kalbini ısıtan adamın yüreğini huzura kavuşturmak istiyordu. Ayağa kalktı ve der koltukta oturan kocasının yanına ilişti.
"Ali her şeyden önce annenle konuşmalısın belki de onun söyleyecekleri tüm planlarımızı ve gidişatımızı değiştirecektir," dedi Ayşe ve başını Ali nin omzuna yasladı. Bu onların dışarıya karşı ilk defa sevgi içinde duruşlarıydı. Can ve Zeynep sessizce ayağa kalkmış ve dışarı çıkmışlardı. Ayşe her ne olursa olsun çevresinde iyi insanlar olduğu için kendisini şanslı hissediyordu.
"Ayşe..."
"Söyle Ali..."
"Sen gerçekten değişik bir kadınsın..."
Ayşe güldü ve Ali nin güçlü koluna sarıldı.
"Ben gerçekten değişik bir kadınım Ali Uluhan," dedi.

Tutku MahkûmuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin