İyi okumalar*-
"Ece! Sabah sabah bunun için mi uyandırdın beni?"
"Hadi hadi kalk!" deyip üstümü açınca "Hey!" diye bağırıp başımın altındaki yastığı suratına fırtlattım.
Yatağımdan kalkıp banyoya girdim. Tabii Ece'de peşimden... Yüzümü yıkarken tekrar içeri geçti ve dolabımın kapak seslerini işittim. Yüzüme beş kez su çarptıktan sonra kuralayıp içeri geçtim. "Ne yapıyorsun Ece?" dedim kaşlarımı çatarak.
Benim giysi dolabımda ne arıyordu? "İyiyim sen n'apıyorsun?" dediğinde gözlerimi devirdim. Dolabımdan taş rengi yarım balıkçı yaka bir bluz ve şort çıkardı. "Termal çorapların nerede?" Karıştırdığı çekmecelerden birinde buldu ve bana uzattı.
"Giy şunları, hadi." Elindekileri alıp banyoya girdim tekrar. Üzerimdekilerden kurtulup verdiklerini giydim.
Banyodan çıkıp elimdekileri katladım ve tekrar dolabıma koydum. Makyaj masamın üzerindeki tarağımı gözüme kestirip saçlarımı taradım. "Sen cidden delisin," dedim merdivenlerden inerken. Daha kargalar kahvaltısını etmemişti. Ya da bana ne kargalardan ben daha kahvaltımı etmemiştimki! Bu alışveriş fikride nerden çıkmıştı sabah sabah?
Sabah?
İç sesime göz devirdim. Biraz fazla uyumuş olabilirdim ne vardı yani bunda?
"Kızım gelin bir şeyler yiyin. Sonra çıkarsınız."
"Yok Çiçek teyzeciğim benim. Biz dışarıda yeriz. Hadi biz kaçtık." Ama ben daha kahvaltı yapacaktım! İtiraz etme hakkı sunmadan kolumdan çekiştirerek dışarı çıkardı beni. "Ayakkabılarım?!" Gözlerini devirip ne ara eline aldığını anlamadığım sporlarımı uzattı.
Ona tutunarak giydim ayakkabılarımı. "En büyük alışveriş merkezine gitmeliyiz," dedi heyecanla. "Hayır, hayır! Kesinlikle en yakınına gitmeliyiz," dedim gözlerimi kocaman açıp.
"Hadi Esil daha almamız gereken tonla elbise var!"
Bu alışveriş sevdasının altında bir şey yatıyordu ama... Neyse çıkardı kokusu yakında.
💧
"Ya! Bu çok güzel!"
"Hadi dene o zaman." Ben şu alışveriş fikrine çok kızmıştım öyle değil mi? Ama şu an hiç de öyle düşünmüyordum. Gördüğüm elbiseler, sezon sonu şortlar, tunikler..! Beni benden almaya yettide arttı bile. Herhalde en son Doruk'a olan sinirimi atmak için böyle bir alışverişe çıkmıştım.
Uzel ile çarpıştığım gün.
Ece elindeki kombini de alıp kabine girdiğinde bende kendime bir elbise bakmaya başladım. Kırmızı, ayaklarıma kadar inen bir elbise gördüm. Askıda incelediğim kadarıyla uzun bir kuyruğu vardı. Sanki gelinliğin kırmızı versiyonuydu.
Göğsünde taşları vardı. Elbiseyle olan bakışmamı bölen kabinin kapısının kilit sesiydi. "Nasıl olmuşum?" dedi Ece etrafında dönerken. Kombinlediği kıyafet; şort, gömlek ve deri ceketten oluşuyordu. Süper mini, kot şortunun sağ bacağında bir yırtık vardı ve bacaklarını tam sarıyordu.
Üzerindeki beyaz gömlek ise tenini belli eden cinstendi. Tam göğüs kısmında iki tane kocaman cebi vardı. Üzerine geçirdiği bordo deri ceketiyle kombinini tamamlamıştı ve cidden harika görünüyordu. Bu kombini ben yapsam evsiz gibi dururdum çünkü parçalar ayrı ayrı uyumsuzdu.
"Bunu kesinlikle almalısın!" dedim elinden tutup onu kendi etrafında döndürürken. "N'apalım bende ağabeyim yokken giyerim artık." Uzel ona da çok karışıyor olmalıydı. Hele de 7-24 beraber olunca...Ah! Hiç çekilmez! "Ee hadi sende bir şeyler bak kendine. Al hatta bunu dene," dedi en yakınındaki kahverengi elbiseyi bana uzatarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Teen Fiction*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...