Harry'nin evinden ayrıldığımda saat akşam 10'du. Ben eve geldiğimde, ailem akşam yemeğini yemişti bile.
''Seni şimdiden özledim :) xxH''
Cebimden gelen titreşimle telefonumu aldım ve mesaja baktım. Harry, mesaj atmıştı. Bir saniye, gülücük emojisi mi? Duraksadım. Bana bir gülücük emojisi atmıştı. Kaşlarımı çattım ve dudağımı ısırıp yazmaya başladım;
''Senin emojiler hakkında bir bilgin olduğunu sanmıyordum Harold?''
Gönder butonuna bastığımda mesajıma cevap vermesi uzun sürmedi;
''Öyle mi düşünüyorsun? :)''
L:''Şunu atmayı kes :(''
H: ''Tamam :) Seni kızdırmayacağım hayatım :)''
L: ''Engelle yazısını arıyorum. Sonra yazarım.''
H: ''Gerçekten bir daha atmayacağım :)''
H: ''BU SONDU LÜTFEN ENGELLEME.''
Derince nefes alıp verdim. Benden yaşça büyük olmasına rağmen benden küçükmüş gibi davranması çok hoşuma gidiyordu. O çok masum ve iyi birisiydi. Gülümsedim.
H: ''BİR SÖZ BULDUM! TANRIM, GÜNLERDİR ARADIĞIM ŞARKININ SÖZÜNÜ BULDUM''
L: ''Neymiş?''
H: ''Just imagination, if we could fly.''
Yalnızca hayal et, eğer uçabilseydik.
Bu sözü sevmiştim.
Fazlasıyla sevmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanboy~{l.s}
FanfictionUsulca yanına yaklaşıp ''Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?'' dedim. Yakından bakılınca yeşil gözleri daha güzeldi. Bana baktı ve sıcak gülümsemesiyle ''Evet,tabii ki.'' dedi.