Önüme gelen saçlarımı geriye attım ve vücudumu ona biraz daha yaklaştırdım. Şuanda, hiç bir boşluk yoktu aramızda.
Gözleri, ben konuşurken dudaklarıma doğru kayıyordu. Elini yanağımda gezdirdiğinde gözlerimi kapattım.
''Çok güzelsin, Louis. Aşkın her parçası gibi parıldıyorsun.'' Belimi kavradığında yavaşça sıktı, inledim.
Londra'ya gelmesinden ancak 2-3 gün sonra baş başa kalabilmiştik. Beni çağırmasıyla, evine gelmiştim. Her şey harika gidiyordu.
''Ne diyeceğim, sen üniversiteye geçtiğinde bir ev tutalım. İster buradan, ister her hangi bir ülkeden.. Yalnızca ikimize ait bir ev.''
Gözlerimi açtım ve gülümsedim. Bu geleceğinin benimle olması istediğinin bir kanıtıydı.
''Kesinlikle.'' Gözlerine bakarak konuştum. ''Bunu düşünmen hoşuma gitti.''
Rahatlamış olacak ki derince nefes alıp verdi ve belime sarıldı. Elimi elinin üstüne koyduğumda yüzüne harika bir gülümseme yerleştirdi.
Ortamı bozmak istemeyerek sesimi kıstım ve yumuşattım, ''Neden aşkımızı herkesin gözleri önünde yaşayamıyoruz Harry?''
Bunu merak ediyordum. Başını kaldırdı, gözlerime baktı.
''Belki bir gün, elini tutarak yürürüm tüm bu sokaklarda.''
Elimi daha sıkı tuttu, güven vericiydi. O, beni her zaman güvenli hissetmemi sağlıyordu. Dudağını öptüm, gülümsedi.
''Seni seviyorum,Harold. Bunu daha önce sayamadığım kadar söylediğimi biliyorum ama bunu unutmamanı istiyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanboy~{l.s}
FanfictionUsulca yanına yaklaşıp ''Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?'' dedim. Yakından bakılınca yeşil gözleri daha güzeldi. Bana baktı ve sıcak gülümsemesiyle ''Evet,tabii ki.'' dedi.