''Sikeyim Lottie. Ne istiyorsun gene?'' elimde ki telefonu çekiştirmeye devam ediyordu. En son telefonu sert bir biçimde çektiğimde telefon ellerinden kaydı, ''Benimle hiç oynamıyorsun! Hep Harry ile konuşuyorsun ve ben seni özlüyorum!'' yüzüne baktığımda kaşları çatıktı. ''O benim sevgilim ve sende benim kardeşimsin.'' derince bir nefes alıp verdim, ''Ve ben onu çok az görüyorum.''
Lottie neredeyse yarım saatir yanımdan ayrılmıyor ve sürekli benimle uğraşıyordu. Gözlerime baktığında gözlerinde ki kırmızılığı görmüştüm. Çok geçmeden gözleri dolmuştu, ''B-Bende seni çok az görüyorum..''
Onu kucağıma aldım ve dizime oturttum. Lottie çok narin ve çok alıngan bir kızdı. Gülümsediğinde gülümsetebilen, ağladığında ise gerçekten berbat hissetmenizi sağlayan hoş bir güzelliği vardı.
Üvey babamdan doğan ilk kız kardeşimdi. Babalarımız farklı olsa bile, bizi bağlayan bir kan ve bir anne vardı. Onu her şeyden elimden geldiğince korumaya çalışıyordum. Gerçekten çok ince ve her şeye iyimser bakan bir kızdı. Bu yönüyle tıpkı anneme benziyordu.
Kafasını göğsüme yasladığında bir elini yanağıma koydu. "B-Ben seninle konuşmayı ve resim çizmeyi özledim." burnunu çekti. "Ama hayatım, sen benim için farklısın, o benim için farklı." Kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı, "Hangimiz daha özel?"
Anlaşılan Lottie gerçekten Harry'yi kıskanıyordu. Ve, sorduğu soru gerçekten canımı sıkmıştı. Derince nefes alıp verdim ve yüzüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırdım:
"Sen, sen benim kardeşlik duygusunu tattığım ilk şeysin. Ve Harry ise aşkı tattığım ilk kişi. İkinizde benim için sonsuz sevgiyi temsil ediyorsunuz." yanağına öpücük kondurdum. Sakinleşmişti. Kollarını boynuma doladı ve başını omzuma yasladı:
"Seni seviyorum, çok seviyorum."
Gülümsedim, "Bende seni seviyorum, çok seviyorum, ufaklık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanboy~{l.s}
FanfictionUsulca yanına yaklaşıp ''Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?'' dedim. Yakından bakılınca yeşil gözleri daha güzeldi. Bana baktı ve sıcak gülümsemesiyle ''Evet,tabii ki.'' dedi.