Tipik bir salı günüydü. Yine Friends izliyordum. Her zaman ki gibi yanımda vazgeçilmezim olan patlamış mısırlarım ile birlikte. Artık Friends ve patlamış mısır, ayrılamayan ikili olmuştu benim için.
Telefonumu elime aldım ve Harry'den bir haber var mı diye baktım. Ama yoktu. Sırra kadem basmıştı sanki.
1 haftadır konuşamıyorduk. Konserler yüzünden yorgun oluyor ve otele gittiğinde direk uyuyordu. Sonuç olarak bana vakti yoktu.
Ben nereye kadar gideceğimizi bilmiyordum. Kimsenin bilmediği, haftalarca konuşmayan, biri lise öğrencisi ve diğeri ise dünyaca ünlü birinin ilişkisi daha ne kadar sürebilecekti ki? Hiç yazmıyordu. Vakti bile yoktu. Çok yoğun çalışıyordu. Twitter'a bile sadece verdiği konserler sonrasında hayranlara ''Teşekkür ederim, sizi seviyorum'' tweetleri atmak için giriyordu. Ama bilin bakalım o güzel parmaklarıyla kime mesaj atmıyordu?
Bana.
Bu sıkıcılaşmıştı artık. Bir insan ünlü olsa bile sevgilisine vakit ayırmalıydı.
Ben onun için derslerden kaçıyordum. Onunla 5-10 dakikalığına bile olsa konuşmak için. Kaçırdığım dersler yüzünden 3 tane zayıfım vardı. Annem bana gerçekten çok kızmıştı.
Ben onun için 3 dersimi feda ettiysem, o da bana zamanını feda etmeliydi. Konserden çıktıktan sonra bana mesaj atmalıydı. Twitter onun teşekkür tweetleri için bekleyebilirdi.
Kendisinin eskiden takıldığı kızlara bile Twitter'dan flörtleşecek vakti vardı. Ama sevgilisine yoktu. Ben kimdim ki?
Ben onun şarkılar yazdığı, aşık olduğu, öpmeye doyamadığı biricik sevgilisiydim.
Sanırsam o bunu unutmuştu.
Ama artık ben yorulmuştum. Onu beklemekten, düşünmekten, merak etmekten çok yorulmuştum. Benimde bir sabrım ve kalbim vardı. Daha yaşayacak bir sürü zamanım vardı. Onu bekleyerek geçiremezdim.
Telefonumu aldım ve Harry'e yazmaya başladım;
''Ara verelim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanboy~{l.s}
FanfictionUsulca yanına yaklaşıp ''Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?'' dedim. Yakından bakılınca yeşil gözleri daha güzeldi. Bana baktı ve sıcak gülümsemesiyle ''Evet,tabii ki.'' dedi.