16

11.4K 379 44
                                    

Acı çektiren acı çekenden daha çok acı çekermiş. Anneannem sözüydü bu. Ve adeta beni yakmak,parçalamak, viran etmek için söylenmiş gibi. Haklılık payı vardı çünkü. Gerçekti. Belki de benim hikâyemin tek gerçeğiydi. Ama ben hangisinin daha çok acı verdiğini düşündüğümde cevap Mert'in yokluğu derim. Sözdeki anlam benken aynı zamanda ben değildi. Ucu bucağı olmayan bu sözden hep nefret ettim bu yüzden.

Tıpkı şu anda Mert'e kanını vermeyen Savaş' dan nefret ettiğim gibi.

"Bana olan nefretin yüzünden Mert'i ölüme mi terk edeceksin? Hem ben seninle o yaşa-" lafımı bitirmeme izin vermeden beni duvara sertçe çarpmıştı. Bir de tüm gücüyle üzerime baskı uyguluyordu. Ama dayanacaktım. Beni öldüreceğini bilsemde yılmayacaktım.

"Sakın Ömür! Sakın o lafı tamamlama." Gerçekleri duymak zoruna gidiyordu. Ama istesede istemese de bu gerçeği değiştiremezdi. Beni ona getiren şey Mert'e olan aşkımdı. O bana aşıktı ve ona aşkını getiren aşkının başkasına olan aşkıydı. Bence gurursuzluk buydu. Tam olarak bu.

"Beni istediğin kadar susturabilirsin Savaş. Ama bu gerçeği değiştirmez. Benim seninle neden evlendiğimi değiştirmez. "Üzerimdeki baskı artarken sinirli sinirli soluk alıp vermesi tüylerimi ürpertiyordu. Bu adam bu kadar sinirli bu kadar manyak ve bu kadar takıntılı olmak zorunda mıydı? Birazcık ya birazcık da olsa sakin olamaz mıydı? Hayatım birazcık da olsa kolay olurdu o zaman.

Duvarda sıkışan sırtım acıdan ve duvarın soğukluğuyla bedenimi titretiyordu. Güçsüzdüm. Hele şu an çok daha güçsüzdüm. Mert söz konusu olduğunda ben hep yaralı bir kuş oluyordum. Zaten benim en büyük yaram değil miydi aşkım?

"Susturamam öyle mi? Gücüm yetmez yani? Ah be papatya! Hâlâ öğrenemedin de mi? Konu senken gücümün sınırı yok!" Çıkmazdaydım ben. Bütün çıkışlarım kapalıydı. Bu arafta kalmak gibi bir şeydi. En kötüsüydü bu. En ama en kötüsü.

"Savaş beni birazcık seviyorsan kurtar onu. Ne istersen yaparım-" gözlerimden yaşlar firar ederken sesimdeki acizlikten nefret etmiştim.

"Ne istersem öyle mi? "Ağlamam hızlanırken sesindeki tehditkar ton ürpermeme sebep olmuştu.

"Evet. Ne istersen." Üzerimden yavaşça çekilirken sonrasında attığı bakış bu aşk yüzünden yine büyük bir bedel ödeyeceğimi söylüyordu bana.

1 Hafta Sonra

Baharlardan kalma bir gülümseme bu kadar kış olduysa ve kış bu kadar beyazken acıyı yüklendiyse yakın bütün bostanları. Sökün fidanları hapsedin kuşları. Çünkü hayatın çivisi çıktı.

Benim Mert'imin bakışları bu kadar soğuk ise yıkın bendeki güzellikleri. Alın ışığımı gömün karanlığa...

Tam 3 yıl önce bu satırları o adama yazmıştım. Beni o baraka da bırakıp terkettiği gün. Şimdi ise bu satırları gerçekten ağlattığı için okuyordum. Savaş kurtarmıştı onu. Gizlice gitmek istedim yanına ama yapamadım. Elim kolum bağlıydı. Çünkü parmağımda bir yüzük soyadımda bir değişiklik vardı. Ve bu durumda onu görmeye gidemezdim. Hele Savaş ona kanını vermişken . Savaş... Bir de o vardı tabi. Günlerdir onun isteyeceği şeyi bekliyordum. Büyük bir korkuyla söylemesini bekliyordum. Her dakika acaba ne isteyecek ile yaşamak berbat bir durumdu çünkü. Aklıma türlü türlü şeyler gelmeside cabasıydı. En korkuncu ise benden isteyeceği şeyleri tahmin ederken aklıma hep yüz kızartıcı sahneler gelmesiydi.

Ben odada düşüncelerime dalmışken Savaş da bir anda odaya dalmıştı. Saat gecenin biriydi. Ama Savaş içki kokmuyordu. Hayret edilmesi bir durumdu bu. Kapıyı sertçe kapatırken bende gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Adımlarımın bana yaklaştığını hissettiğimde ise gözlerimi daha sıkı yummaya başlamıştım. Ama bir anda kulağıma fısıltıyla söylenen şeyle bir anda açılmıştı gözlerim.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin